NURDAN YEDİ GÜVERCİN

LEYLÎ (Şükran IŞIK)

Arş-ı Âlâ’dan indi Hira’ya yedi dilber,
Gül kokan ellerinde deste deste gül vardı.
Sordum adınız nedir? «Yedi Hâ-Mîm» dediler.
Baştanbaşa rûhumu râyihalar sardı.

Nurdan yedi güvercin Hira’dan yola çıktı.
Yollar dağlara perçin, nur kapısı açıktı.
O şehirde güller nur, sözler nur üstüne nur,
Gül yüzlü bir yetimin gördüğü rüya çıktı.

Gül serper âhûlara melekler mâverâdan,
Canla cânan bir olmuş, perde kalkmış aradan.
Tekbir okuyor rüzgâr, nefesini tutmuş ay,
Hâ-Mim’lerle süslemiş sevdiğini Yaradan.

Yedi dilberin nûru dillere destan oldu.
Nur şehrinin dağları nurdu nûristan oldu.
Kubbe kubbe nur oldu, çölde kum taneleri,
Gül şehrinin dağları, güldü gülistan oldu.

Nur saçan sözlerini secdelerde okuyup,
Sana sundum kalbimi gözyaşlarımla yuyup,
Kirpiklerinden feza süzülen eşsiz güzel,
Geldim Sen’in kapına, çağrını candan duyup.

Yedi koldan akıyor bu şehre nur ırmağı,
Bülbülleşir isminle dilsizlerin dudağı,
Gül şehirli sevgili parlıyor, gökyüzünde,
Bu şehir bitmeyen nur, sonsuz huzur kaynağı.

Ey gül şehri sendedir, gönlümün özlediği,
Sendedir âhûların kalbinde gizlediği,
Sağnak, sağnak yağıyor melekler iklimine,
Sendedir bulutların şefkatle izlediği.

Ey gökler açıl, sevin yeryüzüne rahmet saç!
Ey Eyüp Sultan kuşu, Nur şehrine kanat aç!
Sultanlar sultanının yüzü suyu hürmeti,
Ey gül şehri! Kapını bu fakir Leylî’ye aç!