Bir Kültür-Medeniyet Adamı KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN

Yılmaz KISA

kisayilmaz@hotmail.com

Halk içinde mûteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
Saltanat dedikleri ancak cihan gavgāsıdır
Olmaya baht u saâdet dünyada vahdet gibi

Herkes tarafından ezbere bilinen yukarıdaki mısraların sahibi Kanunî Sultan Süleyman, 12. Osmanlı sultanıdır ve 46 yıl hükümdarlık yapmıştır. Osmanlı Devleti’ne azameti ve haşmeti dolayısıyla «muhteşem» adını veren Avrupalılar, sultanına da «Muhteşem Süleyman» demekten kendilerini alamamışlardır. Bu koca sultan; savaşları, fetihleri, adaleti, idaresi, iktisadî faaliyetleri, uzun saltanatıyla adından söz ettirdiği gibi ilim, kültür, sanat faaliyetleriyle, sanat adamlarına ve ilme verdiği değerlerle de ihtişamını göstermiştir.

Osmanlı Sultanları içinde en fazla şiir söyleyen Muhibbî (Kanunî); Topkapı Sarayı Müzesi Arşivinde kendi el yazması dîvânındaki 2802 gazel, 23 muhammes ve tahmis, 30 murabbâ ile edebiyatımızda Edirneli Nazmî’den sonra en çok gazeli olan şairdir. Devrinde yüzlerce büyük şahsiyet yetişmiştir:

Edebiyyatta; Taşlıcalı Yahya Bey, Zatî, Hayâlî Bey, Edirneli Nazmî, Fuzûlî, Bâkî…

İlimde; Zenbilli Ali Efendi, İbn-i Kemal ve Ebussuud Efendi…

Mimarîde; Koca Sinan…

Tarihte; Hoca Sadreddin Efendi, Gelibolulu Ali, Celâlzâde Mustafa, Nişancı Mehmed, Lütfi Paşa…

Coğrafyada; Pîrî Reis, Seydi Ali Reis…

Denizcilikte; Barbaros Hayreddin Paşa ve Turgut Reis… önde gelen isimlerdendir.

Uzun saltanatı boyunca yüzlerce şair, bilim adamı, tarihçi ve kültür adamını hem himaye etmiş hem de onları çeşitli şekillerde taltif edip desteklemiştir. Himayesine aldığı bu sanatçılar kendisine Süleyman-nâme’ler yazmıştır. Kanunî devrinin saltanatını konu alan, o devrin belli başlı olaylarını anlatan manzum ve mensur eserlere Süleyman-nâme adı verilmektedir. Türk edebiyatında ilk örnekleri Yavuz Sultan Selim zamanında görülen bu tür eserlerin kaynağı Selim-nâmelerdir.

Onun, ilim ve kültür erbabına karşı gösterdiği ilgi ve itibar ziyadesiyleydi. Kendi zamanında yetişen şair ve ulemânın eserlerini kendi kütüphanesinde saklardı. Kelîle ve Dimne’nin mütercimi Alâeddin Ali Çelebi «Hümayun-nâme» adıyla yaptığı tercümeyi takdim ettiği zaman, o; bu eseri bir gecede okuyarak, mütercimini Bursa Kadılığı’na tayin eder. Kanunî’nin büyük bir hükümdar olduğunda ittifak eden tarihçilerden bir kısmı, onun devrinin on büyük sadrazamı olduğunu ve on mümtaz vasıflı defterdar ve nişancısı yanında, on tane büyük âlim ile on büyük şair bulunduğunu da bildirmektedirler.

Zigetvar’a giderken Niş’ten Esussuud Efendi’ye kendi el yazısıyla yazdığı mektup büyük hükümdarın ilim adamlarına verdiği değeri ve onlar karşısında gösterdiği hürmeti göstermesi açısından önemli bir belgedir:

“Hâlde hâldaşım, sinde sindaşım, âhiret karındaşım, tarîk-i Hak’ta yoldaşım Molla Ebussuud Efendi Hazretleri’ne duâ-yı bî-had iblâğından sonra, nedür hâlinüz ve nicedür mizâc-ı lâzımü’l-imtizâcınuz…” gibi sözleri onun samimiyetini ve tevâzusunu göstermekte, mektubun sonundaki; “Bende-i Hüdâ, Süleymân-ı bî-riyâ” şeklindeki imzası da Osmanlı Devleti’nin cihan devleti hâline gelmesindeki ölçüyü yansıtmaktadır.

Kanunî devrinde Süleymaniye Camii, Selimiye Camii, Şehzade Camii, Cihangir Camii gibi yüzlerce âbide denebilecek sanat eseri ortaya konmuş, böylece adalette, ilimde, şiirde… ulaşılan ihtişam mimariyle taçlanmıştır.

Kanunî Sultan Süleyman Mersiyesi’nde Sultanu’ş-Şuarâ Bâkî onun hayatını âdeta özetlemiş ve ölümünden duyduğu üzüntüyü dile getirmiştir:

Şemşîr gibi rûy-ı zemîne taraf taraf,
Saldun demür kuşaklu cihan pehlevanları.

Aldun hezâr bütgedeyi mescid eyledün
Nâkûs yerlerinde okutdın ezanları.

Âhir çalındı kûs-ı rahîl etdün irtihal
Evvel konağın oldı cinan bûstanları.

Minnet Hüdâ’ya iki cihanda kılup saîd
Nâm-ı şerîfün eyledi hem gāzi hem şehîd.

(Yeryüzünün her tarafına kılıç salar gibi demir kuşaklı cihan pehlivanları saldın.

Binlerce tapınağı alıp mescid eyledin, çan kulelerinde ezanlar okuttun.

Sonunda sefer kösleri çaldı, sen de göçtün, ilk durağın cennet bahçeleri oldu.

Allâh’a şükürler olsun ki seni iki cihanda mutlu etti: namını da hem gazi hem şehid kıldı.)

KAYNAKLAR:
1. Mine MENGİ, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 1997, s.169. 2. Türk Dünyası El Kitabı, Cilt 3, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1992, s. 133-134-146-147.
3. Nihad Sâmi BANARLI, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, MEB yayınları, İstanbul 1971, c. 1, s. 567-570.