ÜÇ ACI HABER

Geçtiğimiz günlerde sanat, edebiyat ve ilim dünyasından peş peşe gelen vefat haberleriyle sarsıldık.

28 Mayıs 2008 günü; «Baş koymuşum Türkiye’min yoluna!» diyen şair Dilaver CEBECİ vefat etti. 1941 Kelkit doğumlu, çok sayıda şiir kitabına imza atan, Seyyâh-ı Fakir Evliyâ Çelebi müstear ismiyle yazdığı mizah/hiciv yazılarıyla da sevilerek okunan şair Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesinde öğretim görevlisiydi. Dergimizde yayımlanan şiirinden bir beyit:

Onlar bu dünyaya niye geldiler?
«Li-ya’budûn» diye diye geldiler.

25 Haziran 2008 Perşembe günü ise müspet ilimler ile mânevî ilimleri şahsında mezceden hususî bir sîmâ, Prof. Dr. Ahmed Yüksel ÖZEMRE Beyefendi vefat etti.

Bir başka vefat haberi ise daha bir yakından idi:

Dünya çapında eserleriyle tanınan minyatür sanatçısı Nusret ÇOLPAN 31 Mayıs 2008 sabahı ânî bir kalp krizi neticesinde hayata gözlerini yumdu.

1952 Bandırma doğumlu olan sanatkâr ile altıncı sayımızda minyatür üzerine bir mülâkat gerçekleştirmiştik. İstanbul’un fethini anlatan bir eseri de 27. sayımızın kapağında yer almıştı.

Yıldız Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunu olan ve Prof. Dr. A. Süheyl ÜNVER ve Azade AKAR gibi ustalardan minyatür sanatını öğrenen Nusret Bey; minyatür sanatına, perspektif ve gölge unsurlarının katılması gibi müdahaleleri doğru karşılamıyor, prensiplere uyularak ortaya konacak eserlerin minyatür kabul edilmesi gerektiğini dile getiriyordu. Bu noktada Yüzakı’nın şiirde savunduğu çizgiyle buluşan bir titizliğin sahibiydi.

Amerika Birleşik Devletleri’nden, Japonya’ya, Dubai’den Avustralya’ya pek çok ülkede sergilenen eserlere imza atan değerli sanatkârımız, ülkemizde ve bilhassa İstanbul’da pek çok mekânda yer alan eserleriyle aramızda olmaya, bize şanlı, parlak ve renkli mâzîmizi hatırlatmaya devam edecek.

Elbette en verimli çağında aramızdan ayrılışını da.

Edebiyat, sanat ve ilim dünyasından bu kayıplarımıza Allah’tan rahmet dilerken, geride bıraktıkları boşluğu dolduracak hayırlı haleflerin yetişmesini de Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederiz.