Kur’ân Öğreticilerine… ÖĞRETMEK Mİ SEVDİRMEK Mİ?

Aynur TUTKUN

aytutkun@gmail.com

İlkokul 5. sınıftan sonra gittiğim Kur’ân kursundan hayalimde kalanlar, daha fazlasını öğretmek için üzerime titreyen disiplinli ve azimli bir hoca ile onun bana verdiği değer ve güvendir. O; bana güvendikçe ve değer verdikçe başarabileceğime inanır, daha fazlasını yapmaya gayret gösterirdim. Şimdi hiçbir satırı aklımda olmasa da Karabaş Tecvidi ve birçok sûreyi ezberleyebilmemdeki sır da bu olsa gerek, diye düşünürüm. Ve yine İmam-Hatibi tercih etmemde ve dolayısıyla yönümü belirlememde de en büyük sebep o muhterem hocamdır. Allah kendisinden râzı olsun!

Yaz tatilleri yaklaşırken anne-babaların en çok düşündükleri şey şudur; «Çocuğum hem tatil yapıp hem de Kur’ân’ı ve dini öğrenemez mi?» Dinî hassasiyetleri olan bir aile böyle düşünmekte haklıdır elbet. Belki de sene boyunca öğretemediklerini «tatilde hocalar öğretiversinler» gibi bir kolaycılığa da kaçmaktadırlar. Lâkin iki ayda her şeyi öğretivermek pek de mümkün değildir.

Dinî eğitim ve öğretimde öğreticilerin yapması gereken en önemli şey ise çocuklara dini sevdirmektir. Sevdirdikten ve öğrenmeye karşı onları motive edebildikten sonra sadece kurs süresince değil ömür boyu devam edecek bir öğrenme aşkını öğrencilerine vermiş olacaklardır. Yoksa iki-üç aylık bir zamanda dinin ne kadarı öğretilebilir ki onlara?

Büyüklerin muameleleri çocukları dinden soğutabilir de onlara dini sevdirebilir de. Bugün gerek cami içinde gerekse cami dışında karşılaştıkları muamelelere göre dine bakışını şekillendiren çocuklar ve yetişkinler vardır. Bu gerçeği hiçbir zaman unutmamak gerekir.

Büyük olsun küçük olsun herkes güler yüz, güzel muamele, sevgi-saygı, hoşgörü, değer bekler karşısındakinden. Küçük de olsa, beceriksiz de olsa, kendini değersiz de görse her insan insanca muamele görmek, adam yerine konmak ister. Kötü yollara sapanlar da aslında hiç kimseden bulamadıkları değeri onları kötü yola davet eden insanlardan bulduklarını zannetmezler mi?

«Aferin!», «Maşallah!», «Çok güzel!», «Harika!», «Olmuş, olmuş da şurasını biraz daha…», «Çalışamadın mı? Anlıyorum seni; bazen insanın canı çalışmak istemeyebilir ama yarın çalışırsın ben güveniyorum sana…» gibi değer ve güven verici sözlerle ve ara sıra da ufacık hediyelerle çocuklara dini sevdirmek Allâh’ın izniyle çok da zor değildir aslında. Yaz tatilindeki dinî eğitimler okul havasından çıkarılmalı, beraberce vakit geçirme ve sosyal faaliyetlerde bulunma fırsatı olarak sunulmalıdır. Beraber piknikler düzenlenmeli, yüzmeye, sportif faaliyetlere katılmalı, çocukların kurs süresince bol bol oynamalarına fırsat verilmeli, eğitici çizgi filmlerle eğitim desteklenmelidir. Yapılması gereken en basit şey her öğretmenin yanında bir paket şeker bulundurmasıdır. Bir-iki tane top, atlamak için ip; dersini geçen üç-beş çocuğa çok güzel ödül olur. Bir çırpıda akla gelenler bunlar. Daha çoğu ve daha güzelleri becerikli ve istekli öğreticiler tarafından bulunacaktır mutlaka.

Şu kısacık yaz tatilinde öyle bir ilişki kurulmalı ki çocuklarla, bir ömür boyu öğretmenlerini özlesinler, onları hatırlasınlar. Çünkü akılda kalanlardan ziyade gönülde kalanlar etkilidir. Dönün geriye; ilkokul öğretmeninizi, ortaokul, lise öğretmenlerinizi hatırlayın bir. Öğrettiklerini hatırlıyor musunuz? Hayat bilgisi, coğrafya, tarih, matematikten ne kalmış aklınızda? Size olan muamelelerini, insanlıklarını, hayat tarzlarını; gözünün, kaşının rengini olmasa da gülümse(me)yen yüzünü hatırlıyorsunuzdur ama.

Sevgiyle hatırlanan, hatırlandıkça Allâh’ı hatırlatan öğreticiler olmanız duasıyla…