YOLUNA KURBÂN EY NÛR-İ CİHAN

HANOĞLU (Abdülaziz DUMAN)

Nûrun cümle âleme, ihsân ey Nûr-i Cihan,
Sen’siz alınan nefes figān ey Nûr-i Cihan.

Hakkında ne söylese beşer sözü nâkıstır,
Sen’i anlatan ancak Furkān ey Nûr-i Cihan.

Ahlâkta en muazzam, kullukta mükemmelsin
Sana yön veren kudret, Rahmân ey Nûr-i Cihan.

Biliriz gönderilen, gönderenin kadrince,
Âleme rahmet eden Sübhân ey Nûr-i Cihan.

Yaratılmadı mislin, yok kâinatta eşin
Gören de görmeyen de hayrân ey Nûr-i Cihan.

Anam, babam yâ Nebî Sana binlerce fedâ
Canım, tenim yoluna kurbân ey Nûr-i Cihan.

Sen’den ayrı kalanlar, iki cihanda sefîl,
Sana tâbî olanlar, sultân ey Nûr-i Cihan.

Ruhum hep Sen’i arar, Sen’i özler ve ister,
Uzak kalmak en acı hicrân ey Nûr-i Cihan.

Ashâb-ı kiram gibi biz de cemalin görsek,
Bayramdır bizim için o ân ey Nûr-i Cihan.

Mü’minler şeref buldu, ümmet olmakla Sana
Sen’i bilmeğe rehber Kur’ân ey Nûr-i Cihan.

«Allâh’a ve Rasûl’e tâbî olunuz» emri
Hak’tan bize en büyük fermân ey Nûr-i Cihan.

Güle denk bir çiçek yok, âlem pervane güle,
Bu yüzden gül bülbüle, cânân ey Nûr-i Cihan.

Harâbe gönüllere huzur ve sükûn verir,
İsm-i pâkin dertlere dermân ey Nûr-i Cihan.

Tüm dünyayı verseler neyleyim vatansızım,
Komşu olduğumuz yer, vatan ey Nûr-i Cihan.

Kalbimiz Allâh’ındır, çıkardık mâsivâyı,
Gönlümüz gülistâna mekân ey Nûr-i Cihan.

Nerede adın geçse, orası ümran olur,
İsmin geçmeyen hâne vîrân ey Nûr-i Cihan.

Gülyüz’e meftun âşık, her belâdan mahfûzdur,
Mücrim fâsıkın mülkü talan ey Nûr-i Cihan.

Ey Nebiyy-i Müctebâ bizi ümmetinden say,
Cennetine olalım kervân ey Nûr-i Cihan.

Son sırat köprüsünden geçerken elimden tut,
Hanoğlu’nun ameli, noksan ey Nûr-i Cihan.