EY RASÛL

M. Faik GÜNGÖR

Yolcular değişti, yollar değişti.
Sultanım, Efendim hep Sen’den sonra.
Niyetler, hedefler, kollar değişti.
Sultanım, Efendim hep Sen’den sonra.

Bahçıvan kem gözlü, kurudu güller,
Geceli-gündüzlü zârda bülbüller.
Bozuldu kokusu, mahcup sümbüller,
Sultanım, Efendim hep Sen’den sonra.

Ağaçlar, açtığı çiçeğe dargın.
Kalemler, yazdığı gerçeğe dargın.
Terazi, tarttığı ölçeğe dargın.
Sultanım, Efendim hep Sen’den sonra.

Yıldızlar, kervanı göle düşürdü.
Çatlak dudakları, çöle düşürdü.
En mahrem aşkları dile düşürdü.
Sultanım, Efendim hep Sen’den sonra.

Tebessümler yetim, güler yüz kayıp.
Eğilmez başlarda taçlandı ayıp.
Sürdüler sevgiyi hükümlü sayıp,
Sultanım, Efendim hep Sen’den sonra.

Kalmadı dostlarda vefadan eser.
Nefis keser gibi, kendine keser!
Tabipte, devada türedi ülser.
Sultanım, Efendim hep Sen’den sonra.

İhanet revaçta, el üstünde kin.
Bittiği toprakla hasımlı ekin.
Edep dövülmeye başlandı ilkin.
Sultanım, Efendim hep Sen’den sonra.

Fil yükünü karıncaya çektirdik.
Kabuğun süsünde özü yitirdik.
Güzelliği estetikle bitirdik.
Sultanım, Efendim hep Sen’den sonra.

Dedikodu günlük aşımız bizim.
Kardeş kanı döker, taşımız bizim.
Yalan dolan kârlı işimiz bizim.
Sultanım, Efendim hep Sen’den sonra.

Doğru söyleyeni kovduk şehirden.
Tarla, tohum ümit kesti nehirden.
Hasta şifa umar oldu zehirden.
Sultanım, Efendim hep Sen’den sonra.

El-Emin Sen idin yer-gök bilirdi.
Kaybeden bulmaya Sana gelirdi.
Pusula şaşırdı, akıl delirdi.
Sultanım, Efendim hep Sen’den sonra.

Sen’inle çilenin tadı başkaydı.
Yokluğun, yoksulun adı başkaydı.
Yanlışa ayaktan önce baş kaydı.
Sultanım, Efendim hep Sen’den sonra.

İçimi dökmeye ak bulutlara,
Bulutlardan öte son hudutlara.
Meylim bunun için Arap atlara.
Sultanım, Efendim hep Sen’den sonra.