Beden ve Kalp Plânında KİMLE BERABERİZ?

Naci ÖZTÜRK

İnsanoğlu yalnız başına yaşayamaz. Tabiatı icabı, ihtiyaçları icabı insanlarla bir arada yaşamak durumundadır. Akrabalık, komşuluk gibi bizim müdahalemizin az olduğu beraberlik yanında arkadaşlık, dostluk gibi bizim seçimimizle gerçekleşen yakınlıklar da vardır.

İnsan akrabasını seçemez, komşusunu da belirleyen kendisi olamaz fakat arkadaşlık konusunda seçim elindedir. İnsan, arkadaşlarından çok şey alır. Arkadaşına, dostuna duyduğu sevgi, onların sevdiği şeylere de yönelir. Alışkanlıklar kazanır. Daha önce normal gelmeyen şeyler, gözünde normalleşir. Kısacası kalbi, beraberlik kurduğu kişilerle mânevî bir irtibata geçer.

İşte bu sebeple iki hususa dikkatle sarılmalıdır. Önce;

1. Kötü arkadaştan sakınmalı, yani zararlı tesirden uzak durmalıdır.

Kötü arkadaş hadîs-i şerîfin tabiriyle demirci körüğü gibidir. Üflenildiği zaman ateşin kıvılcımları seni yakmasa da kokusu seni rahatsız eder. Pis koku farkında olmadan elbiseye siner.

Kötünün kötülüğü de farkında olmadan insanın kalbine girer. Şu hâlde yapılacak iş, kötü arkadaşlardan uzak durmaktır. Bu hakikati ifade sadedinde âyet-i kerîmede: “Kâfirlerle beraber oturmayın (olmayın). Yoksa siz de onlar gibi olursunuz.” (Nisâ, 140) buyurulmuştur.

Yine bu minvalde hadîs-i şerifte; “Hakkınızda kötü zanna sebebiyet verebilecek töhmet mahallerinden uzak olunuz.” buyurulmaktadır. Siyer-i Nebî’de görülür ki, Hazret-i Peygamber, helâk edilmiş kavimlerin topraklarından, sularından bile ashabını korumuştur.

2. İyi, güzel dostlar edinmeli, sâlih zatlarla beraber bulunulmalıdır.

Sadece kötü tesirlerden korunmak yeterli değildir. Kötüden uzaklaşmanın devamlılığı, alternatifle sağlanır. Boşaltılan gönül kabını güzelliklerle doldurmaya çalışmalıdır. Zira tabiatı icabı gönül hiç boş kalmayacaktır.

Bu konuda Hazret-i Pey-
gamber’den çok mühim tavsiyeler, emirler gelmiştir:

“Âlimin yüzüne bakmak ibadettir.” (Deylemî).

“Âlimlerin sohbetine katılın, onlara yakın oturun. Çünkü Allah; yağmurla ölü toprağı nasıl diriltiyorsa, ölü kalpleri de hikmet nûru ile diriltir.” (Taberânî)

“Bir defa sâlih kimsenin sohbetinde bulunmak, defalarca kötü kimselerin sohbetlerinde bulunmanın günahlarına kefaret olur.” (Deylemî)

Kötü arkadaş bir tane de olsa çoktur, iyi arkadaş bin tane de olsa azdır.

İyi niyetli insanlarla sohbet etmek insan için gereklidir. Ashab, sohbet ile yetişmiştir. İslâm dini sohbetle gelişmiştir.

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî -kuddise sirruh- buyurur:

“Sâlihlerle sohbet et ki, sâlih-lerden olasın. Zalimlerle sohbet etme! Yoksa zalimlerden olursun.”

Bu beraberlik isimle ve gönülle olursa, hakikî sohbet olur. Mürşidin nazarı müride güzel hâller ve edep kazandırır. Günah lekeleri ile kalbi paslanan kimse sâlihlerin sohbetinde bulunursa, kalbinin pası silinir, günah işlemesi zorlaşır, iyilik etme isteği artar.

Lokman -aleyhisselâm- da oğluna demiştir ki:

“Oğlum, âlimle beraber otur, onların meclisinden ayrılma. Şüphesiz Allah, gökten indirdiği yağmurla kuru toprağı canlandırdığı gibi nur ve hikmetle de ölü kalpleri diriltir.”

Kötü tesirlilerden etkilenmemek için onlardan uzak durmak, onları kötülükleriyle baş başa bırakıp, terk etmek demek değildir. Elbette Müslüman’ın tebliğ ve kötülükten sakındırma vazifesi vardır. Fakat bu vazifelerin teçhizatı, sağlam bir karakter ve ilimdir. Özellikle kalp terbiyesi almamış kişi, düzeltmeye gidiyorum derken düzeltilmeye muhtaç hâle gelir. Ava giderken avlanır.

Meslek, eğitim ve sair ahval gereği insan her zaman kötü tesirli kişilerden uzak durmayı ve iyilerle beraber olmayı sağlayamaz. Ancak bu konuda şöyle düşünmelidir:

Beraberlik iki türlüdür. Biri bedenen birlikte olmak. Diğeri ise kalbî beraberliktir. Eğer kalbî beraberlik sağlanmazsa Hazret-i Lût’un karısı gibi bir peygamberle en yakın bir beraberlik içinde de olunsa istifade etmek mümkün olmaz. Yine mecburî beraberliklerde kalbin meyli engellenirse, Firavun’un karısı Hazret-i Asiye gibi zararlı tesirden muhafaza içinde olmak mümkün olur. Öyleyse fizik olarak da kötü tesirlerle beraber olmamaya yüksek gayret göstermeli, ancak asıl beraberliğin kalbî beraberlik olduğu unutulmamalıdır.

Bu hususta «Yemen’deki yanımda, yanımdaki Yemen’de» sözü meşhurdur. Ebû Leheb, Hazret-i Peygamber’le aynı şehirde yıllarca beraber olmuş öz amcası iken kalbî uzaklığı sebebiyle nasipsiz kalmış, Hazret-i Peygamber’i dünya gözüyle hiç görmemiş olan Necâşî ise kendisine gelen davet ile Allah Rasûlü ile kalbî bir yakınlık, beraberlik kurmuş ve neticede îman ile vefat etmiştir.

Yine Medine’de yaşayıp her gün mescide gidip gelen nice münafık bu beraberlikten hiçbir nasip elde edemezken, Rasûlullah aşkıyla yanan Üveys el-Karānî hiç göremediği Efendimiz’in hususî iltifatına mazhar olmuştur.

Müslüman fizikî birlikteliğe de kalbî beraberliğe de gereken ihtimamı göstermeli, kaygan zeminlerde dolaşmamalı, neticede salahı; «Ey kalpleri evirip çeviren Rabbim, kalbimi dinine sâbit kıl!» diye dua buyuran Hazret-i Peygamber gibi, Hak’tan niyaz etmelidir.

Yâ Rabbi! Hazret-i Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile sahâbe-i kiram arasında tahakkuk eden sohbetlerdeki güzellikleri bizim kalplerimize de ihsan eyle! Bizleri sâlihler cemaatiyle birlikte haşreyle!

Âmîn…