Ararım…

Servet YÜKSEL

Adımız okununca tarih bile hislenir,
Bugün nereye baksam; «İmdat!» diye seslenir,
Üç kıtada gezdiğim zamanları ararım.

Onlar ki, bu toprağı tutan çınarlarımız,
Gönüllerin can suyu, şefkat pınarlarımız,
Ardınca yürüdüğüm sultanları ararım.

Bu eğreti yapılar nasıl sabaha çıkar ?
Temelinde ter olsun, harcını ihlâsla kar,
Taşları adam eden Sinanları ararım.

Sen ey gelinlik kızım, meleklerden güzelsin,
Sancımı dindirmeye bir altın nesil gelsin,
Yüzünden hayâ akan civanları ararım.

Beni benden alsın da ummanlara daldırsın,
Yâran meclislerinde sözü şâha kaldırsın,
Derdimle dertlenecek ozanları ararım.

Vahdet olmazsa eğer fitne dağları tutar,
Meydanı boş bulunca çakallar caka satar,
Hak yoluna baş koymuş aslanları ararım.

Havası zehirlenmiş evim çalkalanıyor,
Gözlerim ufuklarda ciğerlerim kanıyor,
Nur yüklü, huzur yüklü kervanları ararım.

Bu pazarda uçuşur yalanlarla, yeminler!..
«Aldatan bizden değil!» diye gök kubbe inler
Terazisi has tartan vicdanları ararım.

Sayımız az olsa da hep galebe çalardık,
Ateş yağan çöllere «bismillâh» der dalardık,
Kılavuzu gül olan hakanları ararım.

Hani zulümler yıkan kutlu sevdamız bizim?
Bu gariplik yetişir ey hilâlim, yıldızım,
Tevhid burcunda esen destanları ararım.