Güzel Ahlâkın Mîyârı Nedir? – VASİYET 22

Dr. Âdem AKIN  –  Muhammed YETİM

Hüsn-i ahlâk sahibi ol. Ahlâkî güzellikler kazan ve kötü ahlâktan sakın. Nitekim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“Ben, hüsn-i ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.” (Muvatta’, Hüsnü’l-hulk, 8) buyurmuştur.

Ayrıca, ahlâkını güzelleştiren kişi için cennetin en yüksek yerinde bir köşk verilmesine kefil olduğunu bildirmiştir. Ahlâk güzelliği, mahlûkata olan muamelende sergilemiş olduğun ahlâkla alâkalıdır. Ancak senin de bildiğin üzere, her mahlûkun niyet ve gayesi farklı farklıdır. Bu sebepten bir kişiyi râzı ederken, onun hasmı olan bir başkasını -kaçınılmaz olarak- üzüp kızdırabilirsin. Yani ne denli güzel ahlâk sahibi olsan da bütün mahlûkatı kendinden râzı etmen asla mümkün değildir. Mademki durum bundan ibarettir, o hâlde güzel ahlâk hususunda sadece Allah Teâlâ’yla olan dostluk ve beraberliğini gözet. Nitekim Allah Teâlâ’nın, kendi zâtını kullarıyla dostluk ve beraberlik dairesine dâhil ettiğini görmekteyiz. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in:

“(Ey Rabbim) Seyr ü seferde benim yoldaş ve arkadaşım Sen’sin. Ailemin de (işlerini çekip çeviren) vekilisin.” (Müslim, Hac, 425) hadîs-i şerîfinde bu ifade edilmektedir.

Ayrıca âyet-i kerîmelerde şöyle buyurulmaktadır:

“… Her nerede olursanız olun, O sizinledir. …” (Hadîd, 4)

“… (Hazret-i Rasûl, Sevr Mağarası’ndayken) o esnada arkadaşına: «Mahzun olma, muhakkak ki Allah bizimle beraberdir.» diyordu. …” (Tevbe, 40)

“(Allah, Musa ve kardeşine:) «Korkmayın!» buyurdu, «çünkü Ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm. »” (Tâhâ, 46)

Bu hâlde sadece Allâh’ın râzı olacağı amelleri işle ve O’nun râzı olmadığı amellerden de şiddetle sakın. Hem Hakk’a hem de halka karşı olan muamelelerinde aynı güzel ahlâkı sergile. Böylece, halka karşı sergilediğin her türlü davranış da Allah katında makbul amellerden oluverir. Bu takdirde Allah’tan başka hiç kimsenin, senin davranışlarından memnun olup olmamasına asla kıymet verme. Çünkü mü’min olan kişi, Allâh’ın râzı olduğundan aynı şekilde râzı olacaktır; Allah düşmanı olan kişiyi ise elbette ki dikkate bile almayız.

Allah Teâlâ âyet-i kerîmelerde şöyle buyurmaktadır: “Mü’minler ancak kardeştirler.” (Hucurât Sûresi, 10)

“Ey îman edenler, düşmanımı ve düşmanınızı dost edinmeyin. Siz onlara yakınlık besliyorsunuz; ancak onlar, size Hak’tan geleni inkâr ettiler. …” (Mümtehıne, 1)

Hâsılı, güzel ahlâk sadece Allah Teâlâ’nın râzı olduğu amellerden ibarettir. Her amelî tasarrufunda O’nunla birlikte bulun. Halka karşı davranışların da, sırf Allah Teâlâ rızâsı için yapılan davranışlardan ibaret olsun.

Sırf Allah rızâsını gözeten kişinin amellerinden bütün mü’minler ve ehl-i zimmet istifade eder. Nitekim, mü’minlerin bütün mahlûkata karşı sergilediği her davranışta Allah Teâlâ’nın mutlaka bir hakkı bulunmaktadır. Ki, bu mahlûkat içine melekler, cinler, insanlar, hayvanlar, madenler, cansız varlıklar; mü’min olan veya olmayan herkes dâhildir. Bu hususu bazı kardeşlerimiz için (hicrî) 591 senesinde yazmış olduğumuz «Ahlâk Risâlesi»nde zikretmiş bulunmaktayız. Bu risale, muhtevası itibarıyla güzel ve nadide bir eserdir. İçinde bütün mahlûkata lâyık oldukları üzere güzel ahlâk ile davranma(nın yol ve incelikleri) işlenmektedir. Güzel ahlâk, içinde bulunulan zaman ve çevreye göre farklılık arz etmektedir. Bu, geniş bir meseledir. Bunun tafsilâtı, senin için vâkıaların içinde gizlidir, onlara dikkatli bak. Aksi takdirde, sayılıp zikredilmekten âciz kalınacak kadar uzun bir tafsilât gerekir. Muvaffakiyet ise ancak Allah’tandır, O’ndan başka Rab yoktur.

(Güzel ahlâkla ahlâklanmanın yanında) kötü ahlâktan da aynı derecede sakın. Nerede hangi davranışı sergileyeceğini tam olarak bilmedikçe, güzel ahlâkı kötü ahlâktan ayırmak oldukça zordur. Ancak nerede nasıl davranacağını bilmekle güzel ve kötü ahlâkı birbirinden tefrik edebilirsin. Bu ise, pek kıymetli ve (birçok kişi için) gizli bir ilimdir. Sen de «ahlâkın tasarrufu ilmi»ni elde etmeye çalış. Çünkü o, birçok itibara göre birçok farklılık arz eder.