Deve mi Domuz mu? 5 (Manzum Tarihî Tiyatro)
Dr. Harun ÖĞMÜŞ
[Endülüs’te Emevî Hilâfeti çökmüş, her il müstakil bir devlet hâline gelmiştir. Hâdise, 466/1074-488/1095 yılları arasında Endülüs ve Mağrip’te geçmektedir.]
BEŞİNCİ SAHNE
(Yıl: 471/1078)
(Mûtemid, Kurtuba’yı Tuleytula emiri Me’mun’dan geri almayı başarır. Bu arada doğu illerinden Mürsiye’nin ileri gelenleri, emirleri İbn-i Tâhir’den şikâyetçidirler ve Mûtemid’in hâkimiyetine girmeyi isterler. Mûtemid, Mürsiye’yi işgâl edebilmek için bir miktar altın ödemeyi taahhüt ettiği Barcelona kontu Ramon’dan yardım alır ve şehri kuşatır. Ancak ödeme gecikince Ramon, muhasarayı kaldırdığı gibi anlaşma gereği yanında rehin olarak bulunan Mûtemid’in oğlu Reşîd’i ve veziri İbn-i Ammar’ı beraberine alarak memleketine gider. Mûtemid, oğlunu ve vezirini güçlükle kurtarabilir.)
Şahıslar:
MÛTEMİD: Âlim ve sanatkârları seven şair ruhlu cömert bir emir. İşbîliye emiri
İBN-İ AMMAR: Ebûbekir İbn-i Ammar. İyi bir diplomat, güçlü bir şair. Mûtemid’in başveziri.
İBN-İ ZEYDUN: Ebûbekir İbn-i Zeydun. Mûtemid’in ikinci veziri. Meşhur Endülüs şairi Ebu’l-Velid İbn-i Zeydun’un oğlu. İbn-i Zeydun, o aşiretten olanların kullandığı bir künye.
HALEF BİN NECAH: Mûtemid’in kumandanlarından.
İBN-İ MARTİN: Muhammed Bin Martin. Mûtemid’in kumandanlarından.
Sahnedekiler: Emir Mûtemid, İbn-i Ammar, İbn-i Zeydun, Kumandanlar Halef bin Necah ve İbn-i Martin.
(Mûtemid, devlet ricâli ve kumandanlarıyla dîvan toplantısındadır.)
MÛTEMİD:
Ey cesâret kuşanan ehl-i gazâ
Ey firâsetle bilenmiş vüzerâ
Âferin sizlere, sonsuz takdîr
Ne celâdet bu, ne engin tedbîr!
Her geçen gün büyüyor devletimiz
Tutuyor âlemi şan-şöhretimiz
Nitekim haddini Me’mun bildi
Eldedir Kurtuba, Ciyyan şimdi
Her şehir imreniyor adlimize
Çoğu bâş eğmeye istekli bize
Alınız, Mürsiye bir örnektir
-Ki o Şark’ın gülüdür, bir tektir-
Halkı, gönderdiği bir hey’et ile
Bizi her lâhza çağırmakta il’e
Çünkü sultanları Bin Tâhir’den
Hepsi bıkmış, yaka silker cidden
Gelmemek böyle iken merhamete
Sığmaz İslâm’a ve insâniyete
Bunu bir şey daha vâcip kılıyor
Biliyor cümleniz, anmak bile zor
İbn-i Ammâr ile şehzâdemizi
Tutarak Kont, rezîl etti bizi
Hem de bir öyle özür etti beyan
Ki küçük kaldı kabâhat ondan
«Borcu îfâ edemezsek» ne demek?
Bizce nâmûs ile bir borç ödemek!
Bize ettiyse eğer bir hizmet
Ödenir ücreti, kalmaz elbet!
Müttefik olduğumuz hâlde gider,
Rehni tevkîfe nasıl cür’et eder?
Bu, büyük bir lekedir şânımıza!
İnanın pek dokunur kānımıza!
Böyle bir devrede olmak leke-dâr
Devletin şânını cidden sarsar
Arkadaşlar! Buna set çekmek için
Fethi mutlak gerekir Mürsiye’nin!
Onun uğrunda oluşmuşsa yara
Onu almaktadır ancak çâre!
Bağlıdır izzetimiz şimdi buna
Çıkmışız önce de zîrâ yoluna!
HALEF BİN NECAH:
Emredin şimdi edilsin hareket
Kādiriz fethine bizler elbet!
Başvuruş maksadımız Kont Ramon’a,
Bir zarar gelmeden ermekti ona!
İBN-İ ZEYDUN:
Kale içten ele geçmiş zâten
Kaç haber geldi şehir ehlinden!
İBN-İ MARTİN:
Biz dışardan kuşatırken, mutlak
Kaleden yardım edenler olacak!
İBN-İ AMMAR:
İttifâkın yine var fâidesi
Dâimâ faydalıdır diplomasi!
Kont’tan sâye-i şâhânede ben
Kurtulup yurda ric’at eylerken
Uğramıştım düşürüp yol Belec’e
Bey’i, anlaşmaya uygun bence
MÛTEMİD (Tereddütlü ):
Konta dönmez ya onun âkıbeti?
Kırmasın sonra aman haysiyeti
Bir bir altınları saydık Ramon’a
Şehri almış değiliz biz ammâ
İBN-İ AMMAR (Kendinden emîn):
Kont, efendim, giremez riske falan
Bu, fakat öyle değildir…
MÛTEMİD:
O zaman
Müttefik ol ona ma’dem derhâl,
Kuşatıp şehri, hemen teslîm al!
Ben de Vâdî-i Kebîr üstünde
Veririm sizlere destek günde
Ettiniz şimdiye dek çok hizmet
Hizmet ister yine lâkin devlet
İşbu an kulluğu isbât ânı
Yapınız sizlere lâyık olanı!*
(Devam edecek.)
* Vezni: feilâtün / feilâtün / feilün
(fâilâtün) (fa’lün)