Nerdeyim?

M. Faik GÜNGÖR

Yeşeren bir alevim, yılanların dilinde,
Kanayan bir yaranın sezildiği yerdeyim.
Zikrullâhı nakşedip Mevlânâ’nın ilinde,
Şems-i Tebrîz’in aşka süzüldüğü yerdeyim.

Kaç asır geçti bilmem hâlâ arar dururum,
Güneşin saçlarını dehlizlere vururum,
Ya ben yâri bulurum, ya eririm, kururum,
Mansur’un «Ene’l-Hak»la yüzüldüğü yerdeyim.

Yakubî hıçkırıkla galip geldik zamana,
Sabr-ı Eyyûb elinde dertler gelir amâna,
Rüyalar yormak için döner yollar zindana,
Dağların, sevdalara ezildiği yerdeyim.

Çağın karanlığına nur damlayan kalemin,
Sırrında açan «Gül»e secdeye varır zemin,
Karınca çığlığında saklı duran âlemin,
Kora düşmüş buz gibi, çözüldüğü yerdeyim.

Çatlar zaman kozası, aralanır perdeler,
Ayrışır bütün renkler, ayna tutar hâldeler,
Öyle bir demdir ki o, her can «Vay nefsî!» meler,
Hesabın alınlara yazıldığı yerdeyim.