Çınar Ağacı
CELÎL (Halil GÖKKAYA)
Biz bir çınar ağacıyız ezelden,
Besmeleyle ululuğa ermişiz,
Besmeleyle su içmişiz bir elden,
Nice yüzler, ne asırlar görmüşüz…
Ağaç, halkımızın hücresinde var,
Şehzadeler için dikilmiş çınar,
Saraylara gönlümüzü vermişiz…
Göğüs gerdik fırtınaya, doluya,
Dertlerle yaşadık çok uzun yıllar…
Kim bilir kaç nesil sır oldu suya,
Kim bilir kaç nesil gördü bu dallar?
Darbe yedik içten içe çürüdük,
Hak diledi, bu varlığı koruduk.
Bu yapraklar yenilendi kaç bahar…
Şaban Velî ile duyduk «Hû» sesi,
Bu kovukta halvet etti koca pîr,
Eyüp Sultan, Sümbül Sinan nicesi,
Böyle misafirler elbet özeldir,
Naz etmedik, söz etmedik dost olduk,
Destanlara şâhit olduk, post olduk…
Gölgemizde sohbet başka güzeldir.
Dünyanın dört köşesinde olsak da,
İstanbul’da başımız dik, vakarlı,
Meydanlarda, caddelerde kalsak da
Bir sarayın bahçesinde esrarlı.
Anavatanımız Anadolu’dur,
Çınar bu toprağın eli-koludur…
Bir dağ yamacında başımız karlı…
Nice Âdem verirken son nefesi,
O çığlıklar uçar gider yel olur,
Nice infazların kesilir sesi!
Yaprağımız hüzünlere el olur,
Biz tutarız serinliğin nabzını,
Halat çeker derinliğin nabzını;
Gözyaşımız içten içe sel olur…
Orhan Gazi, Abdülhamit Hân’a dek,
Söylendikçe söylenmeyen var gibi!
Osmanlı’ya misal olduk gözü pek,
Celîl dinler bizi bir pınar gibi,
Bir tarihle anlam bulduk ne mutlu,
Şiir olduk, deyim olduk ne mutlu!
Bekliyoruz sizi bir çınar gibi…
Bekliyoruz sizi, bir çınar gibi…