Fetih Mührü

HANOĞLU (Abdulaziz DUMAN)

Bir sefer başladı Diyâr-ı Rûm’a,
Mihmandarlık etti göklerde Hümâ,
Malazgirt’te dedem Sultan Alpaslan,
Savaş meydanında kükremiş aslan,
Giydi kefenini tutuştu harbe,
Bizans’a indirdi bir büyük darbe.
Fethetti Alpaslan cennet vatanı,
Anadolu artık Türk’ün mekânı.
Bu yer, sahibini beklermiş meğer,
Bu münbit topraklar dünyaya değer.
Erenler işledi bu toprakları,
Bizle geldi bu diyârın baharı.
Mevlânâ sevgisi sınırlar aştı,
Yunus’un sevdası cihana taştı.
Bu muhabbet bir himmete dönüştü,
Bu himmet de bir devlete dönüştü.

Osman karayağız bir yiğit oldu,
Beyliği etrafa dal-budak saldı.
Şeyh Edebali’ydi edebi, ârı,
Sadrında büyüttü koca çınarı.
Topraklar dar geldi yiğit Orhan’a
Oldu artık hedef; Rumeli, Tuna.
Niğbolu’da Yıldırımlar çakarken,
Kosova’da damar damar akarken,
Daraldı Bizans’ın surunda çember,
Muştulamış idi yüce Peygamber.
Ve Fatih kaldırdı atını şaha,
Ordusuyla hâdim idi Allâh’a.
Nebî muştusunu edip de gaye,
İstanbul’u aldı, kazandı pâye.
Ne güzel kumandan, ne güzel asker!
Bu ne büyük müjde, dünyaya değer!
Şu müjdeye bak ki şan-şeref dolu,
Cennetlere doğru ecdadın yolu.

Bugün nere baksam fetih mührü var,
Cami, hamam, çeşme, bedesten, hisar…
Bir zamanlar garbı hayran bırakan,
Sokakları misk-ü amberler kokan,
Çeşmelerinde bal, bahçelerde gül,
Dağlarında nergis, kırlarda sümbül,
Cumbalarda çiçek, yol boyu lâle,
Bunlara hayrandı semâda hâle.
Hayale sığmazdı büyük adamlar,
Tasavvur üstünde büyük adımlar.
Hoyratça harcadık bunca mirası,
Kaldı elimizde bugünün yası.

Artık bize düşen ibrettir ibret,
Tamamıyla mahvolmasın emanet.
Ey Hanoğlu, her dem ölenler öldü
Kaybeden ağladı, kazanan güldü.
Beni fâtih yazsın diyerek Hüdâ,
Neler fetheyledin fânî dünyada?