Göç

MÜRİD (Mustafa TAHRALI)

-Babamın Rûhuna-

Gerçek bir ülkeden açılan perde Âdem’e
Sürmüş hayâl içinde bir âlemden âleme.
«Kālû belâ»da parçalanıp vahdetin narı
Gurbette kaldılar bütün Âdemoğulları.

Artık o gün bugün nice bir seyr içindeyiz…

Sormuştu tâ elest günü ervâha Rabbimiz
Bir özge dille: «Rabbiniz Allah değil miyim?»
-Hâlâ «Belâ, belâ!» diye söyler gönül dilim-
Geldik garip, cihâna; gönüllerdedir o ses.
Duy ey gönül, o ses ki bekādır nefes nefes!

Yazmıştı Hâlık’ın eli bir sırlı yolculuk
Artık o yoldayız, akar olduk oluk oluk
Hak’taydı önce menzilimiz, sonra Hakk’adır
Her bir seferde rûha semâvî bir iz kalır.

Bir eşkıyâ ki yolda gurur, kin, riyâ, yalan,
Gıybet, haset, kibir, gece gündüz usanmadan
Kervan vurur soyardı ve düşmandı bî-aman!
-Git, durma git, yol olsa yaman, eşkıyâ yaman!-

Kervan içinde yolcu biziz, yol biziz, biziz!..
Göçtük diyar diyar, gideriz Hakk’a çâresiz.
-Gönlüm, bilir misin, bize bizden seferdeyiz!..
Düştünse aşkla yollara, aşkınsa rehberin
Şükret, bu yolda seyre doyulmaz seferdesin!

Hak, yeryüzünde insanı kılmış halîfesi
İnsân-ı kâmilin sesidir, söyleyen sesi.
Ey ruh, gezip dolaştığın en mûtenâ ilin
Hak’tan nişan «vücûd»udur insân-ı kâmilin!
Buldunsa öyle bir nice varlık, cihan senin,
Binlerce gıptalar sana, cânan ve can senin!

Attık demir hayâta, ölüm bekliyor beden;
Dünyâmızın hayâtına tül perdedir kefen.
Gördük, ömür süren diriler vardı öldüler,
Bir bembeyaz kefenle berâber gömüldüler.

Bir yolcumuz bakar teneşir tahtasında bir
Bir çevresinde dostlara… «Bak, ölmemiş!» denir.
Rü’yâların çizilmemiş ufkunda seslenir:
«Bir gün geçer karanlığı dünyâda yerlerin;
Sa’y et, karanlık olmasın uhrâda son yerin!»

Mevtâ içinde öylesi varmış ki, öldüler,
Lâkin beyaz kefenleri al al gömüldüler.

Bir ömrü sürdü, Hakk’a tevekkül, rızâ dolu,
İncitmeden karıncayı, incitmeden kulu.
Dünyâda görmemişti haram lokma mîdesi,
Duymuştu Tanrı kulları ondan ezan sesi.
Ukbâya erdi, oldu şehit, göçtü bahtiyar.
Duyduk ki, evliyâlarımız karşı durdular:

«Ölmek için doğar kişi, müşkil şekildedir,
Azrâil adlı bir melek er-geç çıkar gelir.
Ölmek nedir ki! Ölmeden ölmek imiş hüner;
Bul öyle bir ölüm ki, ölüm vermesin keder!
Öl kutlu bir ölümle, hakîkî hayâta er!
Erler seferde öyle ölümlerle öldüler.»