Alttan Alıcı Olmak

Aynur TUTKUN

«Söyledikleriniz üzerinde düşünebiliriz.»
«Ortak olduğumuz noktalar anlaşamadıklarımızdan daha çoktur.»

Tamam, ben unuttum onları, haydi sen sarıl bir annene/babana…

gibi cümlelerin ilişkilerin gerildiği bir anda sihirli bir etkisi vardır sanki!

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm’inde: “Ey ehl-i kitap! Aramızdaki ortak söze gelin.” der. (Âl-i İmran, 64) Dünya barış ve huzurunun sağlanması açısından ne kadar olumlu, ılımlı ve akıllıca bir yaklaşımdır bu. Ehl-i kitapla bile buluşacak ortak bir noktamızın bulunması daha doğrusu ortak olan bu noktayı bulabilmek, yakalayabilmek, bu noktadan birbirimize yaklaşabilmek ne güzel ve etkili bir bakış açısıdır! Bu açı, insanlara aralarındaki ortak konularda buluşmalarını tavsiye ederek kavgaları, çatışmaları, savaşları en aza indirir.

Hâl böyleyken insan; bu yaklaşım açısını tavsiye eden bir dinin mensupları, neden birbirlerine karşı bazen sert, haşin, anlayışsız ve soğuk oluyorlar diye merak etmekten kendini alamaz. Kendi meşrebine, mizacına uygun olan bir gruba dâhil olarak insanın o grup içinde faydalı bir şeyler yapmaya çalışması, hem sosyal hem de mânevî yönünü tatmin etmesi kadar tabiî bir şey yoktur elbette. Fakat güzel ve doğru olduğuna inanarak bir grubu tercih eden kişi, «benimki seninkinden daha iyi» anlayışına sahip olunca araya ayrılık tohumları eker, iletişimi güçleştirir. Evet, büyük işleri parçalara ayırarak başarmaya çalışmak akıllıca bir iştir. Yalnız, parçaların birbirinden bağımsız olduğunu düşünerek hareket etmek büyük işleri parça parça ederek küçültür. Tıpkı böyle, İslâm gibi büyük bir dinin mensupları da bütünü (İslâm’ı) unutup parçaların (grupların) birbirinden bağımsız olduklarını düşündüklerinde onun etkisini küçültürler.

«Benim yolum seninkinden daha iyi.» diye düşünmektense, «herkesin yolu yolda kalmışları ana caddeye çıkarır, hepimiz aynı hedefe doğru ilerliyoruz, ortak olduğumuz noktalar anlaşamadığımız noktalardan çok daha fazladır.» şeklinde düşünmek birlik ve beraberliği sağlayıcı, huzuru temin edici bir yaklaşımdır. Gruplar birbirlerine karşı sert ve haşin olduklarında, birbirlerinin ortak noktalarına değil de farklı düşündükleri noktalarına odaklandıklarında ayrılığa düşerler, anlaşamazlar. Ehl-i kitapla bile ortak bir sözde buluşarak geçinmemiz tavsiye edilirken, kendi içimizde İslâm’ın özü ve rûhuyla alâkalı olmayan konuları söz konusu edip geçinememek insanı kahreder. Böyle durumlarda alttan almasını becerebilmek gruplar arası ilişkileri de milletlerarası ilişkileri de yumuşatabilir, ilişkilerin kötüye gitmesini engeller. Ümmetin birbiriyle yumuşak ilişkiler kurmasına ne kadar da çok ihtiyacı vardır!

Bunun en güzel ve çarpıcı örneği yakın bir tarihte Lübnan’da yaşanmıştır. Liderlerinin tavsiyesi üzerine İslâm tarihi boyunca asla birbirleri arkasında namaz kılmayan iki grup beraberce namaza durmuşlar, iki grup arasındaki gerginliği yumuşatacak ne hârika bir davranış örneği sergilemişlerdir. İşin siyasî boyutunu uzmanlarına bırakırsak, bu davranışın kitlelerin psikolojisini ne kadar olumlu bir yönde etkilediğini görmek hiç de zor değildir. Bu davranış asırlardır var olan anlaşmazlığa karşı gösterilen çok güzel, etkili, müspet, alttan alıcı bir yaklaşımdır. Bu, bu zamana kadar yanlış yaptığını zannedip pişman olduğunu gösteren bir tavır değil, bilâkis aralarındaki ortak noktayı gördüklerini gösteren akıllıca bir tavırdır. İyi ve güzel geçinebilmek adına yapılan olgunca bir davranış, belki de en güzel ve anlamlı bir jesttir.

Makro düzeyde alttan alıcı tutumun örneklerini ülkemizde de görmek mümkündür elbette. Haberleri izlerken saldırganca bir tutum sergileyenlerle alttan alıcı olgun bir tutum sergileyenleri ayırt etmek hiç de zor olmayacaktır.

Mikro düzeyde de alttan alıcı davranış örnekleri karşılıklı ilişkileri yumuşatan, huzuru temin edici bir etkiye sahiptir. Meselâ; aile içinde ilişkiler gerginleştiğinde taraflardan birinin alttan alıcı bir davranışta bulunması ortalığı sütliman ediverir. Ve belki de karı-koca ilişkilerini devam ettiren en önemli etken (her zaman aynı taraf olmamak şartıyla) tarafların zaman zaman alttan almasını bilebilmesidir.

Eşler arası çatışmaların ardından taraflardan birinin sıcak bir espri patlatması ya da onun dediğine gelmesi tüm olumsuzlukları unutturuvermez mi? Elbette ki bunu her zaman aynı taraf yaparak kendini ezdirmemeli, her eş karşı tarafın hassas olduğu konularda alttan almaya çalışmalıdır. Sanki ortak olduğumuz hiçbir konu yokmuş da bu konu tüm bağları koparıverecekmiş izlenimi verilmemelidir.

Ebeveyn-evlât ilişkilerinde de özellikle ergenlikte bu çok etkili bir yöntemdir. Bu dönemde zaten ebeveyn ve genç arasında çatışmaların yaşanması çok kolayken özellikle ebeveynlerin zaman zaman alttan alması ilişkilerin kopmaması için elzemdir. «Aynı fikirde değilim ama bu seferlik senin dediğin olsun.» ya da: «Ben pek beğenmedim ama senin zevkine kurban olam!» gibi nükteli bir yaklaşım aradaki bağların kopmasını ve gencin dışarıya yönelmesini engeller.

Ufak çocuklarla da yaşanan çatışmalar genelde karşılıklı inatlaşmalar sonucu çıkmaz mı? Yanlış yapan bir çocuğa karşı annesi gereken îkazda bulunmuştur, hattâ belki de bir-iki şamar bile atmıştır. Ama hâlâ çocuk sesini kesmez, inatçılığına devam ederse ne yapmak gerekir? (ki bazı dönemlerinde çocuklar olduğundan da fazla inatçıdırlar). Bağırıyor, çağırıyor, tekmeliyor da olsa onu kucağınıza alıp bağrınıza basarak: “Bak yavrum, ben seni çok seviyorum ama böyle kavga ettiğimiz zamanlar çok üzülüyorum!” gibi bir şeyler söyleyin ve neticeye bir bakın. Öfke ve inadından dolayı ağlayan yumurcak biraz sonra büyük bir ihtimalle masum masum ağlamaya başlayacaktır. Ve böyle tatsız bir olay nefrete dönüşmeden unutulup gidecektir.

Gelin-kaynana, âmir-memur, öğretmen-öğrenci ve komşuluk ilişkilerinde de zaman zaman alttan alıcı davranışlara ihtiyaç duyulur. Bu davranışlar genelde olgun olan taraftan beklenir çünkü, fevrî, heyecanlı ve hissî davrananlar ilk etapta mantıklı davranışlar sergileyemezler.

Kiminle olursa olsun yeri ve zamanı geldiğinde kendimizi kullandırmadığımızı da göstermeli, bu tür davranışları hakikaten uyuşmak, iyi geçinmek, gerginlik oluşturmamak için yaptığımızı hissettirmeliyiz. Kendimizi ezdirmeden, onurumuzu ayaklar altına almadan alttan alıcı davranmak; akıllı, olgun, geçimli ve uyumlu olduğumuzu gösterir. Gerek karı-koca, gerek ebeveyn-evlât, gerekse gruplar arası, milletlerarası ilişkilerde olsun alttan alıcı tutum içerisinde olmak; huzur, mutluluk ve barışın sağlanması ve devamı için sanıldığından daha da önemlidir.