Kehle-i İkbal Rüstem Paşa1

Can ALPGÜVENÇ

*Caminin alt kısmına inşa edilen vakıf dükkânlar, 30’lu yıllarda şahıslara satıldı!

Kehle-i İkbal Rüstem Paşa1

O eşsiz ve bir daha asla yerine konmayacak güzellikteki İznik çinilerinin bir kısmı, son yıllarda yapılan acemice onarımlarda, yaptığı işin ehemmiyetini düşünmeyen veya önem vermeyen eller tarafından gaddarca kırıldı, üzerleri alçı ve boya ile sıvandı.

Kanunî Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’dan doğma kızı Mihrimah Sultan, büyüyüp evlenme çağına gelince, kendisine bir koca arandı. Saray ve çevresinde pek çok aday vardı. Bunlar gözden geçirilirken, Enderun’dan yetişen ve padişaha bağlılık ve sadâkatiyle tanınan, üstelik de bekâr olan Diyarbekir Valisi Rüstem Paşa üzerinde duruldu. Padişah ve nazdar eşi Hürrem Sultan, biricik kızları Mihrimah’ı ona vermeye ve Paşa’yı kendilerine damat edinmeye karar verdiler. Paşa’nın rakipleri ve onun başına böyle bir ikbal kuşu konmasını çekemeyenler, sultanla nişanlanması söz konusu olunca ortaya ciddî bir dedikodu attılar:

«Rüstem Paşa, cüzzam illetine müptelâdır!»

Bu haber, saraya bomba gibi düştü; iddianın gerçek olması korkunç bir şeydi! Muhteşem Süleyman, bu damat adayını bir devlet ve idare adamı olarak çok takdir ederdi, ayrıca kendisine olan sadâkatinden de emin bulunuyordu. Bu hâdisenin, ona haset edenlerin bir iftirası olabileceğini düşündü; aksi hâlde Rüstem Paşa’yı aday listesinden hemen kazıyıp atardı. Vakit geçirmeden saray hekimbaşısı çağrıldı.

Sultan Süleyman sordu:

“–Hekimbaşı, cüzzam illetinin en aşikâr delil ve alâmeti ne ola?”

Hekimbaşı, cihan padişahının huzurunda etek öperek cevap verdi:

“–Saadetli Sultanım, cüzzamın en açık alâmeti, illete müptelâ kimsede kehlenin bulunmamasıdır, yani cüzzamlıda bite rastlanmaz!”

Bu bilgi üzerine, hassa hekimlerinden Mehmet Halîfe huzura çağrıldı ve kimseye söylememesi sıkıca tembih edildikten sonra, mesele anlatıldı. Sonra da, bu işi gereği gibi teftiş ve araştırmaya memur edilerek Diyarbekir’e gönderildi.

Kısa zamanda Diyarbekir’e ulaşan Mehmet Halîfe, Paşa’nın huzuruna çıkıp fermanı kendisine uzattı. Rüstem Paşa’yı soyup, tepeden tırnağa iyice muayene eden hekim, sonunda Paşa’nın gömleğinde küçük bir bite rastladı. Geldiği hızla Dersaadet’e dönen Mehmet Halîfe, huzurda etek öperek beklenen müjdeyi verdi:

“–Rüstem Paşa cüzzamlı değil!”

Artık hem biti bulan hekim, hem de bitli Rüstem Paşa için ikbal yolu açılmıştı.2 İstanbul’a davet edilen Paşa, parlak bir düğün yapılarak Mihrimah Sultan’la evlendirildi.

İYİ BİR ASKER,
BAŞARILI BİR KOMUTAN

Rüstem Paşa, devşirildikten sonra saray hizmetine verilmişti. Acemi Ocağı’na girmeden, doğruca saray hizmetine verilmek, «Devşirme Kanunu»na tâbî tek Müslüman millet olan Boşnaklara has bir imtiyaz olduğundan, kendisinin Boşnak asıllı olduğu kesindir. Enderun’da yetişerek, sırasıyla «Silâhtar» ve «İmrahor» mevkilerine yükseldi. «Rikâp Ağalığı» görevinde iken, dış hizmete verilerek «Diyarbekir Valiliği»ne tayin edildi. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 1500 yılları civarındadır.

Saraya «Damat» olduktan sonra, makamları süratle tırmanan Rüstem Paşa, 1538’de Anadolu Beylerbeyi, ertesi yıl vezir, daha sonra Kubbealtı’nda ikinci vezir oldu.3

1544’te Sadrazamlığa tayin edilen Paşa, aralıksız dokuz yıl bu görevde kaldı. İki yıl aradan sonra, yeniden sadrazamlığa getirilen Rüstem Paşa, 10 Temmuz 1561’e, yani ölümüne kadar aynı vazifede bulundu. Vefat ettiğinde 70 yaşlarında bulunduğu tahmin edilen Paşa, Şehzade Camii’ndeki türbesine defnedildi.

Tarihler Rüstem Paşa’yı, Osmanlı Devleti’nde: «Rüşvetin kapılarını açan kişi» olarak zikretmekle birlikte, mükemmel bir idareci ve çok başarılı bir komutan olduğunu söylemeden de geçemezler.

Sadareti süresince Osmanlı orduları, Venedik ve Alman cephelerinde başarılı seferler gerçekleştirmiş; donanma ise denizlerde başta Cerbe olmak üzere, birçok zafer kazanarak Alman İmparatorluğu’nu dize getirmiş; Avusturya, Osmanlı Devleti’ne 30 bin duka vergi ödemeye mecbur edilmişti.

PAŞA’NIN BIRAKTIĞI SERVET!

Vefat ettiğinde geride çok büyük bir servet bırakan Rüstem Paşa’nın terekesi şöyleydi:

8.000 yazma Kur’ân-ı Kerim, 130 murassa Kur’ân-ı Kerim, 5.000 yazma kitap, 170 köle, 2.900 at, 1.160 deve, 780.000 altın, 80.000 tülbent, 5.000 hil’at, 1.100 altın üsküf, 2.000 yük akça, 2.000 zırh, 600 gümüş eyer, 500 murassa altın eyer, 130 çift altın üzengi, 860 murassa kılıç, 1.500 gümüş tolga,1.000 yük gümüş külçesi, 33 kıymetli taş, Anadolu ve Rumeli’de 1.000 çiftlik, 476 değirmen ve diğerleri…

VAKIF DÜKKÂNLAR
ŞAHISLARA SATILDI!

Sertliği ve yüzünün gülmezliğiyle tanınan Sadrazam, Anadolu ve Rumeli’nin birçok yerinde cami, mektep, medrese, imaret, çeşme, suyolu, köprü ve kütüphane gibi pek çok tesis kurdu. Bunların bakım ve onarımı için çok sayıda kervansaray, han ve hamam vakfetti. Eserleri arasında en meşhuru İstanbul’da yaptırdığı ve adıyla anılan camiidir. Rüstem Paşa Camii Tahtakale’de, Uzunçarşı ile Hasırcılar Caddeleri’nin birleştiği yerde, «fevkânî»4 olarak yapılmış, tek kubbe ve tek minareli, fevkalâde güzellikteki bir ibadethanedir.

Henüz Yenicami’nin olmadığı devirde, Mimar Sinan tarafından 1560’ta inşa edilen bu mabet, -o zamanlar dahî- kalabalık bir alışveriş merkezi olan bu semtin ibadet ihtiyacını karşılıyordu. Caminin masraflarını karşılamak üzere, alt kısmına inşa edilip vakfedilen on altı mahzen ve dükkân, cumhuriyet döneminde satılarak -maalesef- şahısların eline geçti.

Mimârî tenasüp ve âhenk bakımından büyük bir ustalık eseri olan bu mabet, çini süslemeleri bakımından son derece kıymetlidir. Dış avluya, dört köşesinden dört koridorla çıkılır. Son cemaat mahallini, sarkaç başlıklı altı adet mermer sütuna dayalı beş kubbe örter, ortadaki kubbe diğerlerinden biraz daha yüksekçedir. Asıl bina enine dikdörtgen şeklinde ve tek kubbelidir. Kubbenin ağırlığını, fil ayağı denilen dört kalın taş direk vasıtasıyla ön ve arka duvarlara yarı gömülü durumdaki sekiz ayak taşır.

Bu dekorun en güzel parçalarından biri de, hiç şüphesiz Osmanlı taş işçiliğinin eşsiz şâheserlerinden olan minberdir.

HEYECAN VERİCİ BİR MANZARA

Camiin iç süslemelerinde en çok çiniye önem verildi. Bu nâdide çinilerin, kubbelerden ve yukarı ışık pencerelerinden zemine kadar, bütün duvarları kaplamasına özen gösterildi. Öyle ki; iç kısımdaki sivri kemerlerin aralarında, kapı, pencere ve mihrap üzerlerinde, dış cemaat avlusundaki saçak altlarında, caminin hemen her noktasında yer aldılar. Çinilerde, 16’ncı asır Osmanlı çiniciliğinin zengin renk ve motifleri, ortak özellik olmakla birlikte, küçüklü büyüklü yirmiye yakın değişik pano ve yüzden fazla karo meydana getirildi. Çini karolar, en az 10-15’i dört bir taraftan yan yana getirilerek farklı dekoratif gruplar oluşturuldu. Grupların çevresi bordürlerle çevrilerek, ortaya fevkalâde heyecan verici bir manzara çıkarıldı. Ayrıca yan yana gelen gruplar, gerek renk gerekse motif olarak bir bütünlük arz etmemekle beraber, gönül okşayıcı bir âhenk husule getirildi. Karolara lâcivert, kırmızı, mavi ve firuze renkler hâkim oldu. Renklerin orantılı birleşmelerinden, stilize edilmiş lâle, gül ve yaprak motifleri ortaya çıktı.

Camideki çini süslemelerinin bir özelliği de şudur: Mabedin mimarî yapısı simetrik olmasına rağmen, çini süslemelerinde simetri gözetilmemiş, farklı bir yerleştirmeyle eşsiz bir kompozisyon oluşturulmuştur.

Camii kaplayan çinilerin, zaman içinde çeşitli sebeplerle eksilenleri Kütahya veya başka kaynaklı çinilerle tamamlandı. Buna rağmen pano ve karolardaki çinilerin tamamına yakını, yine de İznik yapısı olma özelliğini korumaktadır. Ne var ki, o eşsiz ve bir daha asla yerine konmayacak güzellik ve özellikteki İznik çinilerinin bir kısmı -o güzelim panolar-, son yıllarda yapılan acemice restorasyonlarda, ehil olmayan veya yaptığı işin ehemmiyetini düşünmeyen yahut önem vermeyen eller tarafından şuursuz ve gaddarca kırılmış, üzerleri alçı ile sıvanmış ve boyanmıştır.

1 Bahtı bitle açılan.

2 Rüstem Paşa’nın rakipleri bu olay sebebiyle ona «Kehle-i İkbal» lâkabını takmışlar ve bu olayı:

Olıcak bir kişinin bahtı kavî tâli’i yâr

Kehlesî dâhi mahallinde anun îşe yarar

beyti ile aksettirmişlerdir.

3 Kubbe vezirlikleri bugünkü devlet bakanlıklarına benzetilebilir.

4 Üst kat şeklinde.