Gonca-i Rânâ

Nuri BAŞ
Merhum Es’ad Erbilî -kuddise sirruh- Hazretleri’nin kasîde ve münâcâtına tahmîsimdir.

Kimse bilmezken efendim, sır nedir, mânâ nedir,
Sen’den öğrendik bütün biz, put nedir, Mevlâ nedir,
Sen haber verdin muhakkak pes nedir, bâlâ nedir;
Leblerin söyler civânım gonca-i rânâ nedir,
Gözlerin eyler işâret, nergis-i şehlâ nedir.

Bastığın topraktan ey nûr, sürmeler ister gözüm,
Pak cemâlin neş’esinden, neş’eler alsın özüm,
İltifat kıl bir nazar lütfunla nurlansın yüzüm;
Aslını târif için kıyl û makâle yok lüzûm,
Kâkülün teşrîh ederken amber-i sârâ nedir.

Coşsun âşıklar ve olsun tüm gönüller şan ve şâd,
Zâtının feyziyle diller nurla dolsun kat be kat,
Benliğin ifnâ eden âşık bulur nardan necât;
Sâid-i sîmîndir ancak mâye-i aşk û neşâd,
Mey nedir, mînâ nedir, sâgar nedir, sahpā nedir?

Bî-karârım bûy-i vaslın aldığım günden beri,
Güllenen ruhsâra hayran kaldığım günden beri,
Aşk ve sevdâlarla rûhen dolduğum günden beri;
Bâde-i aşkınla sermest olduğum günden beri,
Bilmenem âlem nedir, dünyâ nedir, ukbâ nedir…

Bî-karâr bir halde kaldım ömrü isrâf eyledim,
N’eyleyim, Sen’siz geçen her âna bin lâf eyledim,
Gönlü hep vuslat için sevdâda sarrâf eyledim;
Fikr-i ferdây-ı cihândan, sînemi sâf eyledim;
Gam nedir, şâdî nedir, illet nedir, sevdâ nedir?

Firkatin nâriyle hicran doldu diller âlemi,
Coşturur elbet Sen’in aşkın gönül şellâlemi,
İnleyip döktüm habîbim, gözlerimden jâlemi;
Gördün elbet giryemi, duydun muhakkak nâlemi.
Ey perî rû, ey melek hû, bunca istiğnâ nedir?

Râyihan mesrûr eder şeydâyı gamnâk olsa da,
Gerçek âşıklar muhakkak hep kılar cânın fedâ,
Dost elinden tut da her dem, kalma ey Nûrî cüdâ!
Dergeh-î pîr-i muganda hak-i pây ol Es’ad’â
Ol zaman idrâk edersin, rütbe-î bâlâ nedir…