MURABBA

Ekrem KAFTAN

Uğrar mısın sevdiğim bir gün uzletgâhıma?
Bir cevap verir misin bunca yıllık âhıma?
Saadet katar mısın geceme, sabahıma?
Ey yâr zaman âhirdir, vasla vakit var mıdır?

Kalplerimiz tutuşup yandığı demden beri,
Göz açık karşıladık nice yıl biz seheri,
Şart mıdır bûse için beklemek tâ mahşeri?
Leblerin hakikatte gül müdür âh nar mıdır?

Baharlar gelip geçti sinemiz çâk olalı,
Kaç âşık unutuldu nasibi hâk olalı,
Hâlim pek perişandır sana müştâk olalı,
Benim aşkta hemdemim güldeki hezâr mıdır?

Lisanım mı zor benim, sen mi hâl anlamazsın?
Mecnun’dan haber versem, hiç misâl anlamazsın,
Günâhım Arş’a çıktı ah vebâl anlamazsın,
Söyle senin katında mükâfâtım dâr mıdır?

Mehtâbı bir kerecik beraber seyretmedik,
Erguvan çağlarını baş başa tüketmedik,
Bûseden öte geçip kendimize yetmedik,
Söyle cümle âşıklar biz gibi nâçâr mıdır?

Henüz zülfün görmeden, hazana döndü ömür,
Anladım ki sadece yekpâre gündü ömür,
Sevmeyi bilen için belki düğündü ömür,
Ömrümü harâp etmek sana sonsuz kâr mıdır?

Bilmem ki bu acziyet lisandan mı, dilden mi?
Günaha bunca kaçış, varılan menzilden mi?
İçtiğim aşk şarabı bir kuru sebilden mi?
Düşsem sînen içine âşıka gülzâr mıdır?

Bir sağır âlem ki bu, işitmez feryâdımı,
Anlamaz şiirdeki benzersiz icâdımı,
Kâfî bile yazamaz şu hâl-i berbâdımı,
Yâ Rabbi! Ukbâ dahî bir elîm diyâr mıdır?