GÜNBATIMI

Sadettin KAPLAN

Dizginsiz bir at gibi koşuyor içimde güz…
Boz cepkenli sepkenler bağrıma diz vuruyor,
Şıngırdıyor gönlümde dış kapının mandalı,
Nicedir dilimdeki suskunluk ses veriyor;
Kimdir o diyen halay, aç diyen harmandalı.
Cam güzeli puslanmış o camsız pencereye
Ilık bir meltem gibi yeniden ürperiyor.
Eğilmiş salkımsöğüt delikanlı dereye,
Sarışın saçlarını sürüyor sinesine.
Sevdâsı, bakır tasa sabahla sağılan süt.
Deliriyor derecik sevdânın böylesine,
Delirtiyor demlenen aşkıyla salkımsöğüt.
Yüreğim, yavru serçe gibi avuçlarımda.
Ruhum yaralı ceylân, aklım anadan öksüz;
Dizginsiz bir at gibi koşuyor içimde güz…

Güz, içimde dizginsiz bir at gibi koşuyor…
Sağnak-sağnak geçiyor yüreğimden bir tren.
Kanadı kırık serçe bırak son kez sınasın
Uçmayı, umutlarım ona gök olmuş iken…
Rûhumdaki derecik çağıl-çağıl coşuyor,
Dünya, gözümde mavi bir misket kadar küçük.
Değmeden alnımıza ölüm denen öpücük;
Batsın dünya, elime batsın binlerce diken,
Yeter ki, dudağımda bir böğürtlen kanasın!
Bilirsin, günbatımı ne gece ne de gündüz.
Dizginsiz bir at gibi koşuyor içimde güz…