Yâre Yalvarış

Ekrem KAFTAN

Neden susar âlemler sevdâmı göre göre,
Günah mıdır gizlensin benim bir gül sevdiğim?
Bu aşk ile içtiğim bin câmı göre göre
Mevsimlerden baharı aydan Eylül sevdiğim…

Belki sazlar anlatır bu aşkı ehl-i dile,
Tel tel inler her gece kalbim gibi kırılıp,
Ağlardı ötelerde duysa melekler bile
Her biri emr aldığı ibadete sarılıp…

Niçin gelmez sevdiğim bahar gibi âh vuslat
Açılır mevsiminde her çiçek sere serpe
Bana düşen an-be-an ıstırap ile heyhat
Söyle ey zülf-i siyah gönlüme kim su serpe?

Açılıp erguvanlar bitirecek hasreti,
Kanayacak sinesi sevdadan İstanbul’un,
Başlayacak firâkın, vuslatlara hicreti,
Dinecek azapları vakti gelmiş her kulun…

Mor salkımlar açarak yolları gözleyecek,
Anarak mâzideki şiir dolu baharı,
Gül ile âşığını derinden özleyecek,
Gidecek gurub vakti aklı ve ihtiyarı…

Ben yine yanacağım, yanacağım ben yine,
Sinemde açsın diye beklediğim gül için,
Bakacaksın uzaktan çeşm-i siyah sen yine,
Yanacak mı sevdiğim hasretinle âh için?

Ağlayacak bu hâle mezar taşı gülleri,
«Bizden bahtsız gül varmış dünyada» diyecekler.
Vefasızlar elinde gezen aşı gülleri,
«Görseydik inanmazdık rüyâda» diyecekler.

Sevdiğim âh sevdiğim, ey varlığım sebebi!
Vuslatın ümidini râyihanla yaşarım.
Ey yerlerin son gülü, âsumanın kevkebi!
Sen iste aşkın ile mâverâyı aşarım.