-İnsan Hakları Beyannâmesi- Vedâ Hutbesi*

ŞAİR : SEYRÎ

(M. Ali EŞMELİ)

Dinle; hâlâ çınlıyor can Muhammed’in sesi,
Dinlersek duyulacak işte vedâ hutbesi:

Ey insanlar! Dinleyin sözlerimi dikkatle,
Bilemiyorum, belki, bu yıldan sonra, böyle,
Sonsuza dek bir daha sizinle ben burada,
Bulunamayacağım -zâhiren- bir arada…

Ey nâs! Bu günleriniz nasıl mukaddes günse,
Bu aylarınız nasıl mübârekse, bin hisse,
Ve nasıl mukaddesse bu değerli şehriniz,
Canlarınız da öyle mukaddestir biliniz!
Mal ve nâmusunuz da öyle mukaddes… İmdi;
Bunlara tecâvüzün haramdır her çeşidi…

Ashâbım! Yarın Hakk’ın huzurunda şüphesiz,
Bugün ne yaptıysanız, hesap vereceksiniz!
Sakın benim ardımdan eski dalâletlere
Dönüp birbirinizi öldürmeyin boş yere!..
Haberiniz olsun ki, göç ederek önceden,
Sizi bekleyeceğim Havz-ı Kevser’imde ben…
Bin bir ümmete karşı çokluğunuzla sizin,
Orda sevineceğim, çoğalın mü’min mü’min!
Sakın, sakın olmayın nefse, şeytâna mağlûp,
Allâh’ın huzurunda etmeyin beni mahcûp!

Ashâbım! Bir emânet varsa yanında kimin,
Götürsün sahibine muhakkak geri versin!
Artık kaldırılmıştır her türlü fâiz kökten,
Artık ayaklarımın altındadır tamâmen!
Câhiliyye âdeti, o bir günâh-ı kebir,
İlk kaldırdığım fâiz, amcam Abbas’ınkidir.
Gerektir borcunuzun aslını vermek yalnız,
Artık ne zulmediniz, ne zulme uğrayınız!

Ashâbım! Kaldırıldı câhiliyyeden kalma,
Bütün kan dâvâları.. Düşmeyin bu harâma!
Evvelâ kaldırdığım kan dâvâsı da mâlûm,
Rebîa’nın dâvâsı, o benim amcaoğlum…

Ey insanlar! Şu anda bu topraklarınızdan,
Ümîdini kesmiştir hükmetmek için şeytan.
Fakat küçük şeylerde aldanırsanız ona,
Çok memnun olacaktır sizdeki bu isyâna…
Küçük şeyler yüzünden olmayın yarın müflis,
Dîninizi koruyun, harap etmesin iblis!..

Ey nâs! Riâyet edin hakkına kadınların,
Sevgi ve şefkat ile onlara hoş davranın!
Benim size tavsiyem kadınların hakkında,
Allah’tan korkmanızdır, bu bir fermân-ı Hüdâ,
Siz Allâh emâneti aldınız kadınları,
Allâh adına helâl edindiniz onları…
Hak katında sizlerin kadınlarda hakkı var,
Kadınların da sizde hakkı vardır âşikâr!
Hakkınızdır; onların ihânet etmemesi,
Âile şerefini ele çiğnetmemesi…
Onların da hakları; her türlü ihtiyâcı,
Giderip etmenizdir başlarınızın tâcı…
Bir kadın, kocasının malını -çok veya az-
İzinsiz başkasına verirse helâl olmaz!
Hizmetçilerinize gelince… Kanat gerin,
Kendi yediğinizden, giydiğinizden verin!
Affı mümkün olmayan bir hatâ yaparlarsa,
Ayırın yanınızdan güzellikle, hulâsa;
Aslâ cefâ etmeyin, sizi bu eyler ulu,
Hatâlı da olsalar, onlar da Allah kulu…

Ey mü’minler! Sözümü çok iyi dinleyiniz,
Müslüman Müslüman’ın kardeşidir şüphesiz!
Toptan kardeştir bütün Müslümanlar böylece,
Kardeş hakkı yemek de helâl değildir bizce…
Fakat gönül rızâsı içerisinde her kim,
Kendi ikrâm ederse, helâldir, yoktur vehim…
Ne haksızlık yapın ne haksızlığa uğrayın,
Hüsrandır, gasp etmeyin halkın hakkını sakın!
Sakın kendinize de olmayın zulüm çarkı,
Vardır üzerinizde kendinizin de hakkı…

Ey insanlar! Her cânî, mes’ûl kendi suçundan,
Suç kiminse, hesabı, sorulur yalnız ondan…
Bir cânînin cezâsı, evlâda vurulamaz,
Bir evlâdın suçu da babaya sorulamaz…
İnsanlar! Cenâb-ı Hak, her hak sâhibine de,
Haklarını vermiştir Kur’ân’da madde madde.
Ne nedir, ne değildir, hükümler gâyet açık,
Mîrasçıya vasiyet eylemek yoktur artık…
Bilin ki; çocuk kimin döşeğinde doğarsa,
Ancak ona âittir, katmayın başka tasa!
Babasından ayrı soy iddiâ eden soysuz,
Ve de efendisinden başkasına destursuz,
Bend olan nankör köle, Allâh’ın azabına,
Hem de tüm meleklerin kahırlı gazabına,
Ve hem de Hak katında Müslümanların bir bir,
Lânetine uğrasın, soysuza budur âhir…
-Her dem, güzel ahlâka sarılıp şunu bilin-;
Hep mahrûmiyet vardır zinâ edenler için…
Allah tüm soysuzların ne adâletlerine,
Ne tevbesine bakar, ne şehâdetlerine…

Ey insanlar! Rabbiniz de bir, babanız da bir,
Âdem evlâdısınız hepiniz soya dâir,
Âdem de topraktandır ve Hak katında her an,
Sizin en kıymetliniz, en çok takvâlı olan!
Arab’ın üstünlüğü yok Arap olmayana,
Meğer ki üstün ola ancak takvâdan yana…

Ey insanlar! Devamlı dönüp duran şu zaman,
Allâh’ın yarattığı günkü hâldedir şu an!
Bir yıl, ay ölçüsüyle on iki aydır ve de,
Bunların dördü «haram aylardır» Hak indinde…
Üç haram ay; Zilkâde, Zilhicce ve Muharrem,
Dördüncüsü Recep’tir, hepsi ilâhî kerem.
Bu sene harâm aylar eski yerini buldu,
Hac vakti Zilhicce’nin onuncu günü oldu.

Ey mü’minler! Sizlere emânet-i Peygamber,
İki şey bıraktım ki, iki dünyâda rehber…
Onlara sarıldıkça sapmazsınız bir milim,
Biri Hazret-i Kur’ân, diğeri de sünnetim…

Ey nâs! Allâh’a kulluk edin, eyleyin râzı,
Ve mutlaka kılın beş vakit namazınızı!
Farz orucu da tutun, dinleyin beni her an,
Girersiniz Allâh’ın cennetine o zaman…
Ey insanlar! Sakının aşırı gitmekten de,
Evvelkilerin mahvı, aşırılıktır dinde.
Bütün ameller gibi haccı da tam eksiksiz,
Usul ve âdâb üzre siz benden öğreniniz!
Bilemiyorum, belki, bu yıldan sonra, burda,
Bulunamayacağım sizinle bir arada…
Bu söylediklerimi, burada bulunanlar,
Bulunmayanlara da mutlaka duyursunlar!
Belki burda olmayıp bunları duyan kimse,
Burda olup duyandan daha çok alır hisse…

Ashâbım! Size, benden soracaklar mahşerde,
Ne söyleyeceksiniz, o feryat dolu yerde?..
Gözyaşları içinde tüm ashâb bir ağızdan,
Dediler: “Tebliğ ettin, ey Peygamber-i Zîşân,
Nasihatte bulundun, bize kıldın vasiyet,
Buna cân u gönülden ederiz bin şehâdet!”
Üç defâ sordu Nebî «tebliğ ettim mi» diye,
Üç defâ tasdik aldı yaptığı vazifeye…
Ellerini kaldırdı sonra semâya doğru,
Şehâdet dileyerek etti Hakk’a tazarrû:
“Şâhid ol yâ Rab!” dedi niyaz dolu o mehtab,
Dedi: “Şâhid ol yâ Rab, Sen de şâhid ol yâ Rab!..”

Seyrî, O Canlar Cânı: “Şâhid ol yâ Rab!” derken,
Senin kalbin ne diyor bu sözleri dinlerken?..