BİZ KİMİZ?
SEYRİ Ömrün Ramazan’dır günü son akşamı bayram, Biz vuslatın iftârına gurbette sahûruz!… Vezni: mef’ûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün
Continue reading »Muhteşem Bir Mâzîden İhtişamlı Yarınlara…
SEYRİ Ömrün Ramazan’dır günü son akşamı bayram, Biz vuslatın iftârına gurbette sahûruz!… Vezni: mef’ûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün
Continue reading »TÂLÎ (Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI) Görünür zarif hilâli, Çekilir semâda tuğrâ! Güne men eder helâli, Geceler doyunca nûra! Gece mânevî ziyâfet, Kulu kaldırır sahûra… Arınır oruçla ümmet, Süzülür çıkar huzûra!.. Okunur kitâb-ı Yezdan; Bu solukta indi «İkra!» Ederek cihânı lerzan, Çevirir tüm arzı Tûr’a… Arafat misâli her yan, Kurulur seherde şûrâ… Haremeyn’e yol bulur can, Karışır gider buhûra… İki ihtimalli nîmet; […]
Continue reading »Zahit GENÇ Dağların ardında kayboldu güneş, Pembeleşti birden beyaz bulutlar. İçimde kor olan sanki bir ateş, Gurbette gönlüme düşen umutlar. Hayaller derince, duygular coşkun, Rûhuma aydınlık gökte her yer yıldız. Gurbette sılaya duyulan aşkın, Sevgisi çok büyük hem de sınırsız. Gönlümü açmışım sonuna kadar, Söyleyin dostlarım güzel bir kelâm. Sıkıntım dağılsın kaybolsun keder, Gönderin sıladan candan bir selâm. Bir yanda […]
Continue reading »GÖRSEM KÂBE’Yİ Esen yelde, uçan kuşta, Görsem Kâbe’yi Kâbe’yi… Hakk’a doğru akan yaşta Görsem Kâbe’yi Kâbe’yi… Bir ah etsem yer yarılır, Sırtıma sevda vurulur, Deli çağlarım durulur, Görsem Kâbe’yi Kâbe’yi… Yüce Rabbim yol verince, Boynum olur kıldan ince, Onca milletin dilince, Görsem Kâbe’yi Kâbe’yi… Arınsam ihramla kirden, Rûhum inlese zikirden, Her zerremle dört bir yerden, Görsem Kâbe’yi Kâbe’yi… Bin bir […]
Continue reading »GAZEL Durgunsa sular sanma ki deryâya ulaşmaz… Bîçâre gönül sanma ki Leylâ’ya ulaşmaz… Bir tek pula değmez bilesin şâl ile atlas, Çullar giyinen sanma ki Mevlâ’ya ulaşmaz… Pâk eyle bugün gönlünü dünyâ hevesinden, Aşkın meyi sen sanma ki sahbâya ulaşmaz… Gafletten uyan, boş yere bağlanma cihâna, Dünyâya gelen sanma ki ukbâya ulaşmaz… Unvânı unut, kendini bil, nefsini öldür, Her; «Lâ» […]
Continue reading »Servet YÜKSEL Kara haberler gelir, Gözlerimden kan damlar. Bayrak nasıl yükselir? Hani nerde adamlar? İyi; çoktan kovulmuş, Güzel; sararıp solmuş, Bize bir şeyler olmuş, Başköşede haramlar… Ne düşler kurulurdu, Gönül huzur bulurdu, Çay tadında olurdu, Memlekette akşamlar… Şair tutsun yasını, Kim silecek pasını? Bu hicran yarasını Tamir etmez bayramlar… Kara haberler gelir, Unutuldu selâmlar… Bayrak nasıl yükselir? Hani nerde adamlar?..
Continue reading »Sadettin KAPLAN Gittin bir akşamüstü akşamcıl gülüşünle, Sürüyüp eteğinde en taze akşamları… Günün dönemecinden düne dökülüşünle, Uzatmadı verdiğin endaze akşamları… Kervankıran’ı ufka birlikte astığımız, O en güzel akşamlar bizim akşamımızdı… Nerde mor bulutlardan yaptığın yastığımız? Güneşin yedi rengi tek sarıya mı sızdı? Alı yok şimdi gülün yanımda yoksun diye, Çakılıp durdu zaman sarı bir ikindiye… Bitkin beklentilere bugün de yok […]
Continue reading »Osman ALTAŞ Mânâ âlemini, açıver bana. Rabb’im azametle, taltif et beni. Uçayım Kâbe’ye, duaya Sana. Rabb’im kerametle, taltif et beni. Sev beni Sultan’ım, açılsın güller. Sevdir Sen’i bana, şakısın diller. Sevdayla Zât’ına, açılsın eller, Rabbi’m muhabbetle, taltif et beni. Sen’de fânî eyle, rengine soldur. Kerem et kalbimi, nûrunla doldur. İrfanınla pişir, sevginle oldur. Rabb’im velâyetle, taltif et beni. Sevgi Kevser’inden, […]
Continue reading »NİYAZKÂR (Köksal CENGİZ) Boş yere övündük hep varlık ile, Takvâdan vazgeçtik azı unuttuk. Yıllarca dövündük bir zorluk ile, Gayretten vazgeçtik hızı unuttuk. Dost diyerek vefasıza sarıldık, Hesapsız işlerden hesap sorulduk, Hükmümüz verildi yere serildik, Dâvâdan vazgeçtik tezi unuttuk. Sızlana sızlana yollara düştük, Kadir bilmeyene türküler koştuk, Candan sevenlere hışm ile taştık, Kavilden vazgeçtik sözü unuttuk. Koşacak, takatim-ferim kalmadı, Kavgamı verecek […]
Continue reading »MÜRİD (Mustafa TAHRALI) Mürg-i can teşne ebed mülküne, tenmiş kafesi, Uçabilsin diye Azrâil alır son nefesi… Çırpınır ten, kanat açmışsa gönül rûh iline, Dökülür tüy tüy olup câme-i hicrân, eline… Bir terennüm açılır «Hû!» ile dilden gönüle, Dil susar, söylenir artık «O» gönülden gönüle… Vech-i dildâra açılmış mütehayyir gözler, Kapanırken sevilen yüzlere, eller titrer… Yükselir göklere, eller tutunur rehberine, Cennetin […]
Continue reading »