Açıklama
İnsanların selde sürüklenen yığınlar gibi nefsânî çalkantılar ve sakat felsefelerin çıkmaz
sokaklarında boğulduğu zamanımızda akıl da, gönül de, maddenin pençesinde zaafa uğramıştır.
Bu sebeple; Biz, yeniden Bahâeddin Nakşibend, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Abdülkadir
Geylânî ve emsâli Hak dostlarının ibretli ve hikmetli nasihatlerine gönül vermek ve onların
rûhânî nefhasından istifâde etmek mecbûriyetindeyiz. Çünkü; Toplumlar, kütüphanelerin tozlu
raflarında kalmış kara kaplı felsefe kitaplarının üzerine abanmış bilgiçlerin rûhuyla selâmete
kavuşamaz. İnsanlığı hakikî saâdet ve selâmete çıkaracak olan, Kur’ân ve Sünnet kültürüyle
yoğrulup tasavvufî hikmetlerle kemâle ermiş olan dervişlerin rûhudur. Zira; Bilmek, sadece zâhiri seyretmek
değil; sırrı çözmektir. Bilmek, hakikatte büyük nizâmın muammâsını çözmek ve ilâhî sırlara âgâh
olabilmektir.
Hazret-i Ali buyurur:
“Nükteli ve hikmetli söz ve davranışlarla ruhlarınızı dinlendirin. Zira bedenlerin yorulduğu
ve zayıfladığı gibi ruhlar da yorulur.”
“İnsanları, düşündürücü hikmetli sözlerle îkaz edin ki, kalpleri huzur bulsun.”