Yüzakı Dergisi / Sayı 235 – Eylül 2024

75,00 

Kategoriler:

Açıklama

DÜNYÂ NEYE SÂHİPSE,

O’NUN VERGİSİDİR HEP;

MEDYÛN O’NA CEM’İYYETİ,

MEDYÛN O’NA FERDİ.

Rasûl-i Ekrem…

Sallâllâhu aleyhi ve sellem…

O’nun emsalsiz değerini; cihan için, insanlık için ve ümmet için ne muazzam bir ihsan olduğunu, ne büyük bir kıymet hükmü ifade ettiğini, ecdâdımız çok iyi biliyordu.

İşte Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri’nin; O Fahr-i Kâinât Efendimiz’in Hakk’a irtihâli hakkında söylediği beyit:

Şu dem ki mülk-i dünyâdan Muhammed Mustafâ gitti,

Sevindi âhiret ammâ bu dünyâdan safâ gitti…

O -aleyhisselâm- neredeyse safâ orada… Bereket orada, nimet orada, saâdet orada… O nerede değilse; burukluk, mahrumiyet ve cefâ kalır orada.

Gönüllerimiz de O’nsuz kalırsa kurur.

Vicdanlarımız donar, akıllarımız tutulur, ailemiz dağılır, birliğimiz, dirliğimiz kalmaz.

Ümmetçe yaşadığımız perişanlık, aslında O’ndan kendi kendimizi mahrum edişimizden…

Çünkü yine kadirşinas şairimiz M. Âkif’in dediği gibi:

Neye sahipsek O’na borçluyuz, O’na medyûnuz. Fert olarak da cemiyet olarak da… Bu hakikatin ikrârı ve itirafı bizi dünyada da âhirette de şâd eder.

Elbette bu itirafın, vefâya, minnettarlığa, tâbî olmaya ve gönülden itaate dönüşmesi gerek.

Bir mecâzî ifadeyle, O’nun mevlidini, yeniden doğuşumuza bir vesile kılmamız lâzım. Böylece dünyamızı ve âhiretimizi sevindirmemiz lâzım.

Sadece mevlidiyle değil, her vesileyle O’nu hatırlamalı…

Aslında her hâlimiz O’nu hatırlatmalı. O’nun sünnetini ihyâ etmeli, üsvesini yansıtmalı, ahlâkını yaşatmalıyız.

Yoksa kandilden kandile bir yâd ediş bu minnettarlığı ifadeye yetmez!

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ başyazıda, Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in karanlık cihâna güneş gibi doğuşunu, hayatlarımızı tenvîr edişini edebî bir lisanla, âyetler ve şiirlerle müzeyyen şekilde kaleme aldı.

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; Mevlid-i Nebî coşkusuyla her iki makalesinde, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in tezkiyesi, gönülleri terbiyesi, ferde ve cemiyete neleri, nasıl öğrettiği hakikatlerini misallerle serdetti. Bilhassa eğitim-öğretim yılı başında, İnsanlığın En Büyük Terbiyecisi’nin eğitim düsturlarını da hulâsa etti.

Yazarlarımız; Varlık Nûru Efendimiz’in şahsiyetini, sünnetini asrın idrâkine söyletmeye gayret ettiler.

Şairlerimiz, O Nûr’u imkânların ölçüsünde en lâyık ve en güzel şekilde anlatmaya bir kere daha teşebbüs ettiler.

O’nun, yaşadığı ve ashâbına aşıladığı dünya çilelerini istihfaf ve dayanma gücünü, zamânenin psikolojik dayanıksızlığına kıyas ederek anlattılar. Nebevî ahlâkı, ondan uzaklaşmanın toplumumuzda bıraktığı yaraları dile getirdiler.

Kültür-sanat bölümümüzde; besmeleli eğitimin besmelesi, bed’-i besmele merasimine dair tafsilât yer aldı.

Hâdiselere yorumlar, bir Kur’ân mûcizesi: Târık / Pulsar…

Nükteler, hâtıralar, iktibaslar…

Hepsi, O’nu içimizde yaşatmaya dair…

Marka

DERGİ