Bilimler Tarihi Hocalar Hocası FUAT SEZGİN

Mehmet Ali VAR varoglu5@gmail.com

“İlk defa matematik coğrafya tarihini ben yazdım. Peki neden yazılmadı matematik coğrafyanın tarihi? Sebep şu: Matematik coğrafyanın % 80’i müslümanların işidir. % 20’ si Yunanlıların, Hintlilerin ve modern Avrupalıların işidir. Bu bilinmediği için kimse yazamadı, çok şükür ben yazdım.” (Age. s. 78)

“Arap Edebiyatı Tarihi’ni Brockelmann yazdı… Meselâ; İslâm’da Kimya Tarihi’ni ilk defa ben yazdım. Kimya tarihi daha önce yazılmamıştı. İslâm Botanik Tarihi yazılmamıştı. İlk defa onu ben yazdım. Tıp tarihi diye bir şey yazılmıştı ama Zooloji tarihini de ilk defa ben yazdım… Müslümanlar kimya tarihi bakımından modern kimyanın temelini atmışlar. Matematik tarihi yazılıydı ben de 5. ciltte başka bir şekilde ele aldım… Astronomi tarihini ilk defa ben yazdım. 7. ciltte ilk defa meteoroloji tarihini yazdım.” (Age. s. 77)

Bu ifadelerin sahibi Prof. Dr. Fuat SEZGİN, memleketimizin yetiştirdiği en önemli bilim adamlarından biri. Ülkemizde çoğu insanın tanımadığı bu ilim insanını; Avrupa, Orta Doğu ve Amerika bizden çok daha iyi bilmekte.

Fuat SEZGİN, 24 Ekim 1924’te Bitlis’te doğdu. İlkokulu Doğubeyazıt’ta, ortaokul ve liseyi Erzurum’da bitirdi. 1943 yılında İstanbul Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsünde ünlü Alman oryantalist Hellmut RİTTER’den (1892-1971) dersler aldı. 27 Mayıs 1960 askerî darbesinden sonra 147 üniversite hocası ile birlikte üniversiteden uzaklaştırıldı.

Fuat Hoca üniversiteden atılınca Almanya’ya gitti ve oraya yerleşti. 1961 yılından bu tarafa Almanya’da yaşayan Sezgin; hem bilim çevrelerinden hem de Alman devletinden en üst düzeyde itibar görmesine rağmen, Alman vatandaşı olmayıp Türk vatandaşı olarak kalmayı tercih etti.

Fuat SEZGİN’in kendisini adadığı saha, bilimler tarihi oldu. İslâm bilim tarihinin, sanıldığından çok daha zengin, köklü ve güçlü olduğunu eserleriyle ispatladı.

İstanbul’da başladığı «İslâm Bilim Tarihi»nin ilk cildini 1967 yılında yayınladı. Fuat SEZGİN, yaklaşık 60 yıldır üzerinde çalıştığı bu kitabın bugün 16. ve 17. ciltlerini hazırlamakta. Bütün bilim dallarında kaleme alınan eserleri ve sahiplerinin biyografilerini ihtiva eden eser, İslâm tarihinde İbn-i Nedim’in ünlü eseri el-Fihrist ile başlayan geleneği devam ettirmektedir.

İslâm Bilim Tarihi eserini yazma hikâyesini hoca şöyle anlatır:

“İslâm Bilimler Tarihinde bu işi ilk olarak Karl BROCKELMANN yaptı. Kendisi benim hocamın hocası idi. Eseri, Arap Edebiyat Tarihi’dir. (GAL) 5 cilttir. Bunu 50 senede yazmıştır. Benim hocam Helmut RİTTER, mütemadiyen bunu tavsiye ederdi. Bu kitaptan faydalanırdık. Çünkü onsuz çalışılmazdı. Bir gün bu kitabı anlatırken birçok noksan olduğunu söyledi. … Diyordu ki:

“Bu kitabın noksanlarını artık tamamlama zamanı gelmiştir, birinin bunu tamamlaması lâzım.” Bunu söylerken bana baktı. Ben;

“Hoca benden bekliyor.” dedim, kendi kendime. 1954’te malzeme toplamaya karar verdim. 1961’de kitabı yazmaya başladım… 60 ülkenin kütüphanesini gezdim, 400 bin cilde yakın yazma eser gördüm.”1

Ancak bir komisyon tarafından yazılabileceğine inanılan bu eser, 60 yıllık çalışma sonunda; Kur’ân, hadis, fıkıh, tarih, edebiyat, tıp, farmakoloji, kimya, matematik, astronomi, astroloji, meteoroloji, coğrafya gibi değişik bilim dallarının tarihî gelişimini anlatan dünya çapında bir şâheserdir.

Yazdığı başka kitapların yanında müdürü olduğu Goethe Üniversitesi İslâm Bilimleri Tarihi Enstitüsünde bugüne kadar 1.400 cilde yakın eser neşredilmesini sağladı. Ayrıca 1983 tarihinde bu üniversiteye bağlı olarak İslâm Bilim Tarihi Müzesini kurdu. Burada İslâm kültür çerçevesinde yetişen bilim adamlarının icatlarının nümûnelerini yaparak 800’den fazla eser sergiledi.

Bu müzenin bir benzeri de İstanbul’da Gülhane Parkı içinde Has Ahırlar Binası’nda 2008 yılında açılan «İslâm Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi»dir. Burada da 500 eser sergilenmekte; kalan eserler de tamamlanmaya çalışılmaktadır. Bunları tanıtmak için 5 dilde 200 civarında levha yapılmıştır.2

Fuat SEZGİN sayesinde, müslümanların bilim tarihinde meçhul kalmış büyük hamleleri bilinir hâle gelmiştir.

İşte misaller:

İLK RASATHANE, İLK DÜNYA HARİTASI

Müslümanlar 9. asırdan itibaren bilim sahasında birçok yenilikler yapmışlar. Bunlardan birisi olarak dünyada ilk rasathaneyi kurmuşlar; güneş sistemi ve yıldızların hareketlerini gözlemlemişlerdir.

“Halîfe Me’mun, astronomi tarihinde gerçek anlamda gözlemevini (rasathaneyi) kuran ilk kişidir. Halîfenin görevlendirdiği astronomlar bir derecelik boylam uzunluğunu tespit etmeye çalıştılar. Suriye ve Irak ovalarında ölçümler yaptılar ve bir derecelik boylam uzunluğunun 56 2/3 ve 57 mil arasında olduğunu tespit ettiler. Bu bugünkü ölçüm değerlerine çok yakın bir değer olarak kabul ediliyor. Büyük astronomi tarihçisi Cario Alfonso NALLINO «bu ölçümün ilmî ilk ciddî yeryüzü ölçümü» olduğunu bundan yüz yıl kadar önce belirtmişti.”3

Yine Halîfe Me’mun’un emriyle müslümanlar, 9. yüzyılın başlarında; “Marinos’un dünya haritasına bakılarak, enlem ve boylam derecelerine dayanarak yeni bir dünya haritası yapılması, yeni bir coğrafya kitabı yazılması için çalıştılar. Halîfe; bu iş için coğrafyacı, astronom ve matematikçiler vazifelendirdi. Bunlar 20-30 sene kadar çalıştılar. Dünyanın mevcut görünüşünü, haritasını yapmayı başardılar…” (age. s. 29)

CÂBİR BİN HAYYAN VE HİS ÖLÇÜMÜ

İlimde çığır açan müslüman âlimlerden Bîrûnî 27 yaşındayken 18 yaşındaki İbn-i Sînâ ile; “Işığın sürati ölçüsüz müdür yani nâmütenâhî midir, yoksa ölçülebilir mi?” diye yazılı bir münakaşaya giriyor.

“En büyük âlimlerden biri de 8. yüzyılda yaşamış olan Câbir bin Hayyan’dır. Öyle bir adam ki; «Kâinat, matematik ölçüler esasına göre yaratılmıştır. Yani hisleri bile ölçeriz. Ölçemediğimiz herhangi bir şey, bilimin konusu olamaz!» diyor.”4

İnsan araştırdıkça yeni bilgiler öğrenir. Meselâ Fuat SEZGİN, bundan 10 yıl önce öğrendiği saatle ilgili malûmatı şöyle paylaşır:

“Müslümanlar da, Yunanlılar da saatler yapıyorlardı fakat Yunanlıların saatleri ancak tam saati gösteriyordu. 8. yüzyılda bu bilgileri müslümanlar aldılar, geliştirdiler ve saatin göstergesini yarım saate kadar indirdiler. Dakikaları ölçen ilk saat 12. yüzyılın başında İslâm dünyasında yapılıyor.” (age. s. 46)

Avrupalılar müslümanlardan birçok bilgi ve eser intihal etmiş ve bunu yıllarca kendi adlarıyla kullanmışlardır. Sezgin Hoca’nın çalışmalarındaki en önemli konulardan biri de, çalınan ürünlerin gerçek sahiplerini ispat etmesidir. Meselâ;

“Galen adıyla yayınlanan ve 20. yüzyılda bize kadar ulaşan çok önemli bir tıp kitabı var. Aslında bize kadar ulaşan bu kitap Huneyn bin İshak’ın kitabıdır. Bunu Hirschberg adında dünyada göz tıbbını en iyi bilen insanlardan biri ortaya çıkardı. Adamcağız bakıyor ki, sekiz yüz yıl boyunca Avrupa’da «Galen’in Göz Kitabı» diye tedâvülde kalan kitap Huneyn bin İshak’ın kitabının tercümesi.

Öbür taraftan Aristo’ya isnat edilen kıymetli taşlara dair bir kitap var. 1928 senesinde Holmyard denilen bir İngiliz bilgini bakıyor ki, kitap İbn-i Sînâ’nın «Kitâb-ı Şifâ»sının taşlara ayrılan kısmı. Yani bu kitap, 1928 yılına kadar Avrupa’da Aristo’nun adı altında dolaşıyor.” (age. s. 104)

“Mercator diye bilinen Hollandalı bir coğrafya bilimcisi var. Büyük bir harita kitabı var. Ben yüzde yüz inanıyorum ki Mercator’un, eski dünya haritaları, keşifleri İslâm dünyasından gelmiş kendisine. İslâm dünyasından gelen haritaları değiştirmiş, kopya etmiş. Akıllı ve çalışkan bir adam. Ama Flemnek’te oturan bir adam Orta Asya’nın haritasını nasıl yapabilir?..” (age. s. 45)

“Modern coğrafyanın kurucusu olarak Karl RİTTER denen bir Alman âlim bilinir. İki tür coğrafya vardır: Biri matematik coğrafya, yani enlem-boylam derecelerine dayanarak yapılan haritalar sistemi. Bir de beşerî coğrafya vardır. Karl RİTTER beşerî coğrafyanın kurucusu zannedilir ama tamamıyla yanlış. 10. yüzyılda Makdisî adında büyük bir âlim var. Spencer diye bilinen bir Alman, bunun kitabının el yazma bir nüshasını Hindistan’da buluyor ve Berlin’e getiriyor, ikincisi ise Ayasofya’da. Kitabı okuduktan sonra şöyle diyor: «Makdisî beşeriyetin tanıdığı en büyük coğrafyacı!» Bunu 1870 senesinde söylüyor.”5

Amerika’ya gitmeye müslümanlar 10. yüzyılda başlamış. Yüzlerce defa tesadüfen oraya varmışlar, kimisi dönmüş kimi dönmemiş. Bu gidişler sonucunda Amerika haritasının bir kısmını yapmışlar. Kristof KOLOMB, işte müslümanların yapmış olduğu bu haritalara bakarak Amerika’ya gitmiş ve adı anılır olmuş.

Muhammed Hamîdullah gibi dünya çapında meşhur bir ilim adamı olan Fuat SEZGİN, Arapçayı da çok sevmekle birlikte eserlerini Almanca yazmaktadır. Daha sonra başka dillere tercümesi yapılmakta.

Fuat SEZGİN, 27 dil bilen birisi. Emekli oluncaya kadar hafta sonları dâhil 17 saat çalışmış, ilerlemiş yaşına rağmen (bugün 88 yaşında) günde 14 saat çalışan bir ilim adamı. “Hayatımda üç randevuma yetişemediğimin sıkıntısını hâlâ çekerim.” diyerek zamana dikkatini gösteren bir insan.

Azimle yapılan yılların mahsûlü bu çalışmalar sonucunda Sezgin Hoca, 1978’de Suudi Arabistan Kral Faysal Vakfı Ödülü, Frankurt Goethe Plâketi, Almanya 1. Derece Federal Hizmet Madalyası, Almanya Üstün Hizmet Madalyası ve İran İslâmî Bilimler Kitap Ödülü’nü almıştır.

Hocanın, hayattaki başarı sırlarını Kuveyt Üniversitesinde gençlere vermiş olduğu bir konferanstan maddeleştirerek şöyle sıralayabiliriz:

“1. Gerçek bir zühd. Yani dünyanın nimetlerinden ferâgat edebilmek. Ben, belki iyi şartlarda yaşayabilirdim, ama 30 yıldan beri evden çıkarken çantama sadece küçük bir ekmek parçası koyarak gidiyorum enstitüye. Enstitüye geldiğimde dolabımdan ufak bir peynir parçası veya yağsız reçel çıkarır, onunla öğle yemeğini hâllederim. Yani on dakikayı geçemiyor benim öğle yemeğim.

2. «Sabrun cemil…: Tatlı sabır…» Bunu hatırlarım daima.

3. Birkaç sene önce Riyad’a gittim. Televizyoncular geldi, benimle konuşurken; «Ne tavsiye edersiniz?» diye sordular. Onlara Arapça dedim ki: «Allah korkusunu… Allâh’ın bütün hareketlerimizi kontrol altında tuttuğunu bilme şuurunu tavsiye ederim.»

4. Bir de masa başında oturmanızı ve okumanızı tavsiye ediyorum.

5. Bu işler dilsiz olmaz. Bizim Türklerde dile karşı bir korku var, bu korkuyu yıkmak lâzım. O da tabiî dil bilgisi bilmemekten kaynaklanıyor…”6

İşte Fuat SEZGİN; ilmiyle, çalışkanlığıyla, sabır ve vefâsıyla nümûne olacak bir şahsiyet. Uzun ömründe bereketli çalışmalar yapıp, kalıcı eserler bıraktı. Kendisi gibi kültür ve medeniyetimize hizmet edecek nice âlimin yetişmesi dileğiyle…

____________________________

1 Fuat SEZGİN, Bilim Tarihi Sohbetleri, Söyleşi: Sefer TURAN, Timaş yay. İst–2011, s. 69-70.
2 age., s. 88.
3 age., s. 31.
4 age., s. 80.
5 age., s. 51.
6 age., s. 85.