ALACAKLIM MISIN EY İSTANBUL?

Harun ÖĞMÜŞ harunogmus@

 

 

Borçlandım mı yaşarken sende,

Alacaklım mısın ey İstanbul? 

Ki şu an sen yaşıyorsun bende, 

Ederek gönlüme her lahza hulûl! 

Gece sen bende değilsen yatamam, 

Seni hattâ yatağımdan atamam, 

Günden evvel de bulursun bana yol! 

 

Gündüzün seyrederim bir yerden,

Ya Sarayburnu’nu yâhut Boğaz’ı;

Görünür kubbelerin her yerden, 

Yaşatır rûha o eşsiz hazzı. 

Üsküdar, Çamlıca, Beykoz gezerim, 

Seni her bir tarafından süzerim;

Senin aşkınla geçirsem de yazı!

 

Kabataş, Yıldız, Emirgân, Yeniköy… 

Giderim durmadan, ufkumda Fener! 

Gelirim Kanlıca, Körfez, Vaniköy… 

Elverir Üsküdar artık bu sefer, 

Bunlar eşsiz Boğaz’ın incileri, 

Bana bin yıl da kucak açsa biri; 

Yine gönlüm ona hasretle gider!

 

Ama gitsem de en uç semte kadar, 

Geldiğim nokta olur hep Salacak!

Seni en hârika zîrâ o sunar, 

Doymam aslā sana ordan bakarak… 

Hele bir başka olur gün batımı, 

Deniz üstünde güneş oynadı mı, 

Dalgalardan gür ateşler yakarak… 

 

Gerçi sendeyken ederdim feveran, 

Lodosundan ulaşım bahsine dek… 

Ama onlar sana bir nazdı inan! 

Var mı zâten bunu îzâha gerek? 

Yakınır sendeki herkes senden, 

Kopamaz kimse fakat sînenden! 

Çıkarır zevkini şekvâ ederek… 

 

Senden ayrılmış olanlar lâkin,

Anlamıştır ne demek sensizlik. 

Hasretin onların indinde derin,

Yapamazlar sana bir densizlik. 

Asıl onlar yaşıyorlar sende, 

Gezmiyorlar ama hiç üstünde, 

Hepsi gûyâ sana rûhen bitişik. 

 

Bu düşünceyle avunmakta gönül, 

Senin aşkınla dolarken sâfî. 

Bu derin aşkını sunmakta gönül, 

Ulu dergâhına cehrî ve hafî: 

Ey gönül hırsızı efsunlu diyar! 

Şimdi ben sende değilsem ne çıkar? 

Bendesin sen ya, bu devlet kâfi!

 

Mâdem aşkın ezelî erkânı: 

Görmek âşık ile mâşûkunu bir; 

Ayrı zannetme özünden cânı, 

Her zaman sevdiği cânân iledir! 

Bâzı ben sende yaşar mest olurum,

Bâzı sen bende iken can bulurum, 

Ayrılık bizler için nâfiledir!

 

vezni: feilâtün (fâilâtün) / feilâtün / feilün (fa’lün)