GÖNÜL

Basri DOĞAN

 

 

Sonbahara yelken açtın, ne kaldı ki kışa gönül?

Ecel fırsat veriyor mu, bakıyor mu yaşa gönül?

 

Kaygı sarıp etrafını tenhalara çekilmeden,

Muhabbeti fedâ ettin, hangi mühim işe gönül?

 

Gök gürlese, şimşek çaksa hayret dolu bakışlarla,

Gölgelerin peşi sıra, gezdin şaşa şaşa gönül.

 

Atâletin çamuruna gömülerek bu dünyada,

Kim kaybetmiş, sen bulasın rahat, huzur, neşe gönül.

 

Bülbül olmak yaraşırdı, gonca güller arasında,

Gülistanı bırakıp da süzülürsün leşe gönül.

 

Yalnız geldik bu âleme yapayalnız gidiyoruz,

Hevâ, heves terkisinde ömür gitti boşa gönül.

 

Aynalarla yüzleşmeden terk-i diyar eyleyerek,

Yeryüzünde gizlenecek var mı kuytu, köşe gönül?

 

Delikanlı zamanları geçtik yaz yağmuru gibi,

Sırtın gelmez sandın, belki bin hamleyle tuşa gönül.

 

Aslı toprak bedenini gezdirerek bunca zaman,

Bağlandığın her ne varsa, kaçtı koşa koşa gönül.

 

Rüzgârlara kapılarak düştün umudun peşine,

Sarıldığın hayalleri, dönüştürdün kuşa gönül.

 

Durulursun sandım, ama tükenmedi arzuların,

Bekledim ki takıldığı yokuşları aşa gönül.

 

Coşkun akan sele meylin, berrak sular uzağında,

Müstahaktır şu başımı, vursan taştan taşa gönül.

 

Sevda yüklü katarları terk ederek yol aradın,

Yolda kaldın; gönüllerden, gözden düşe düşe gönül.