HAREM

Harun ÖĞMÜŞ harunogmus@gmail.com

 

İstanbul’un ilk indiğimiz semti Harem’di,
Hissettiğim ilk anda havâsındaki nemdi.

Parlardı Sarayburnu o hoş manzarasıyla,
Şaşkındım uçan martıların yaygarasıyla.

Derken, büyülenmiş gibi geçtim Salacak’tan,
Tâkip ederek sâhili hep kıvrılaraktan…

Sol yanda Boğaz, sağda yeşillikli yamaçlar…
Kıvrıldı mı yol karşı taraf etmede işmar…

Sâhil boyu haşmetli binâlarla Beşiktaş,
Ânında kurar seyr edenin gönlüne bağdaş…

Bakmakta iken her şeyi görmek hevesiyle,
Birdenbire burkuldu içim Kız Kulesi’yle.

Çok duyduğum efsânesi yâdımda belirdi,
«Yettiyse» dedim «vâdesi elden ne gelirdi?»

Dünmüş gibi gelmekte fakat şimdi anarken,
Bir çeyrek asır geçmiş o ânın üzerinden!

Yâ Rab! Ne kadar hızlı akıp gitti o yıllar!
Heyhât! O insan öğüten çarkı ne bağlar?

Duydum ki epeydir Harem’in ömrü de dolmuş,
Artık otobüsler oradan kalkmaz olmuş.

Sevdâlarımın ömrü de olsaydı ya Rabbim!
İstanbul’u hasretle hep ansın mı bu kalbim?

Beynimde kazınmış gibi durmakta hayâli,
Bir sihr ile tutmuş beni çekmekte cemâli!

vezin: mef’ûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün