AVRUPA’NIN BASTIRAMADIĞI IRKÇI ve HAÇLI RÛHU
Ömer Sâmi HIDIR samihidir@gmail.com
Hıristiyanlığın taassubu ve batının vahşîliği sebebiyle, yakın zamanlara kadar Avrupa; bünyesinde kendisinden olmayan hiç kimseyi barındırmamıştı. Dînen kendilerine yakın kabul ettikleri yahudilere dahî çok zulmetmiş ve onları hakaretlerle ezmişti.
Endülüs ve Sicilya gibi müslümanlardan geri aldıkları yerlerde ise, müslümanların izini dahî bırakmadılar.
Ancak bugün Avrupa’da milyonlarla ifade edilen müslüman var.
Tabiî bunun sebepleri var:
•Sömürgecilikleri sebebiyle kurdukları mecburî münasebetler.
•Çöken aile yapısı sebebiyle nüfuslarının azalması ve bu sebeple,
•İş gücüne muhtaç kalmaları.
•Dünyanın geri kalanını aç, sefil ve mazlum bırakan politikalar sebebiyle Avrupa’ya yönelen mültecî akını…
•Hidâyete yönelen çok sayıda Avrupalı…
Fakat şimdi Avrupa’nın taassup ve yobaz damarı tekrar kabarıyor:
Çok bariz bir manzara;
İslâm, Avrupa’yı rahatsız ediyor!.
Bugün Avrupa’nın tamamında yaklaşık 12 milyon müslüman bulunmakta. Buna mühtedîler de eklenince sayı daha da artıyor. Herhangi bir resmî kaydı tutulmasa da Alman İçişleri Bakanlığı’nın desteğiyle yapılan bir araştırmaya göre sadece Almanya’da yılda ortalama 2 bin kişi İslâm’ı seçerek hidâyete nâil oluyor. Hâl böyle olunca bazı kesimler âdeta kuduruyor, bununla da kalmayıp şiddete yöneliyor. Böylece İslâm’a gizliden gizliye kin besleyenlerin iç dünyası gün yüzüne çıkıyor. Zaten Avrupa tarihi «kendisinden olmayanın» varlığına tahammül etmeyiş hikâyeleriyle doludur.1
Almanya’da bir parti lideri olan E. Stoiber 2006 yılında Avrupa’da gizli bir İslâmlaşmanın olduğundan bahsetti ve toplumu tahrik etmeye başladı. Çözüm olarak da camilerde vaazların Almanca olması gerektiğini savundu! Neredeyse yapılan ibâdetlerin muhtevâsına da müdahele edecekler. Zaten entegrasyon adı altında asimilasyon programlarına başladılar bile.
Hâlbuki Osmanlı; idaresi altında bulunan diğer din mensuplarına asla böyle bir muamele yapmadı.
Bu bakış açısı, Avrupa’da ırkçılık ve İslâm düşmanlığının hangi boyutlarda olduğunu gözler önüne seriyor.
Uzun yıllar göçmenlerden oy isteyen siyasetçiler bile toplumda esen İslâm düşmanlığı rüzgârından nemalanmaya çalışıyor. İslâm düşmanlığı oy getirdiği için bu pastadan pay kapma yarışına girişiyor. Seçim zamanı sokaklara asılan afişlerde geçen bir cümle bu durumu özetler nitelikte:
Viyana, İstanbul Olmayacak!
Demek ki İstanbul’u kaybetmenin üzüntüsü ve Viyana’yı kaybetmenin korkusu hâlâ yüreklerini titretiyor.
Bunun bir sonucu olarak camilere yapılan saldırılar yıldan yıla artıyor. Müslümanlara yapılan baskı ve şiddet tırmanıyor. Avrupalı devletlerin adâletten uzak uygulamaları ise bu saldırıları âdeta teşvik ediyor.
Yakın zamanda meydana gelen şu hâdiseler bu mânâda çok câlib-i dikkat.
•Almanya’nın başkenti Berlin’de bulunan Mevlânâ Camii’ne sabah namazının farzına durulduğu esnada, mâlî bir soruşturma bahanesi ile 150 polis baskın yaptı. Cami içine botlarla giren polisler, müslümanlara yaptıkları eziyetin bir başka örneğini ve kendi me/denîyetlerinin seviyesini sergiledi.
•Belçika’da İslâm’ı seçtiği için, müslüman bir kadın, annesi tarafından bıçaklandı.
•Fransa’da ırkçı bir Avrupalı, Beyonne şehrindeki bir camiyi yakma girişiminde bulundu. Daha sonra camiden çıkan iki kişiye ateş edip ağır bir şekilde yaralanmalarına sebep oldu.
•Kosova’nın Prizren şehrinde bulunan tarihî Namazgâh Camii’ne saldırı düzenlendi. Cami tahrip edildi.
•Fransa’da paçavra bile olamayacak iğrenç karikatürler dev yansıtıcılarla devlet binalarına yansıtıldı.
Bu ve benzeri birçok hâdise vukû buluyor. Kimi bu şekilde su yüzüne çıkıyor. kimi ise sözlü saldırı ve hukuksuzluk şeklinde kayda alınmadan geçiyor. Bu vak’alar Avrupa’nın içinde bulunduğu zulüm bataklığını ve bütün maskelerin ardındaki gerçek yüzünü gözler önüne seriyor.
Resmî kayıtlara göre sadece Almanya’da 13 bini şiddet yanlısı olan 24 binden fazla İslâm düşmanı suç örgütü mensubu var.2 Bu yapılardan biri de kendilerine «Batının İslâmlaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar» diyen bir grup. Almanca baş harfleri birleştirilince «PEGİDA» kelimesi çıkıyor. Bu grup; çeşitli gösteriler düzenlemekte, bu örgütün zihnî yapısı ellerinde gezdirdikleri yazılardan anlaşılıyor;
«Avrupa’nın İslâmlaşmasını durdurun!»
«Kur’ân zehirdir!» vb.
Bunun yanında «Kimlikçiler Hareketi» gibi silâhla cami basıp müslümanların doğrudan canına kast eden cânîler ve benzeri terör örgütleri de var.
Balık baştan kokar!
Bir topluluğun lideri nasıl o topluluğu temsil ediyorsa, Avrupa’daki bu ırkçı teşkilâtların başını çekenler de onların röntgenini gözler önüne seriyor. Pegida hareketinin başındaki kişinin de uyuşturucu, gasp ve hırsızlıkla dolu bir sâbıka kaydı var. Hattâ 90’ların sonunda hapis cezasına çarptırılması üzerine, sahte kimlikle Güney Afrika’ya kaçıp iki yıl orada kaldıktan sonra yakalanıp Almanya’ya iade edilmiş.
Bu çetelere itiraz eden, onların bu tavrını yanlış bulan insanlar da yok değil. Onların var olması vicdanların tamamen kararmadığını gösteriyor. Fakat şu da unutulmamalı ki;
Ülkelerinde bir yerde câhil, eğitimsiz, sömürülmüş bir müslüman şiddete başvurunca derhâl İslâm’ı suçlayan, terörle alâkalandıranlar; kendi teröristlerini, şiddete meyleden, faşist ve ırkçı arka mahallelerini niçin görmezden geliyorlar?
Buna niçin «hıristiyan terörü, hıristiyanofobi» demiyorlar?
Avrupa ne kadar modernleşmiş, medenîleşmiş gibi yapsa da içeride ırkçı ve haçlı bir ruh, harekete geçmeye hazır bekliyor.
Bize düşen:
Zâlimin hasmı ve mazlumun dostu hilâl rûhunu canlı tutmak!..
_________________________________
1 İslâm ve Batı, İbrahim KALIN.
2 https://www.aa.com.tr/tr/dunya/almanyada-teror-estiren-asiri-sagci-yapilar/1741436