DÜNYAYI İYİLER AYAKTA TUTAR

Kemal AKGÜL

İlkokulu bitirmiş Feke’nin Paşalı köyünde Kur’ân Kursu’na başlamıştım. Kendi köyüm olan Kozan’ın Şerifli köyü buraya on iki kilometre uzaklıktadır. Paşalı ķöyünde Ramazan Köz ustanın evinde kalıyorum. Ramazan dayım için «ADAM GİBİ ADAM» tabiri kullanılsa, bu tabir bile birkaç beden dar kalır. Öyle bir adam. Nur içinde yatsın.

1984-1985 öğretim yılı boyunca her hafta Cuma namazını kılıp yola çıkar Şerifli’ye gelirim. Pazar günü öğleden sonra Paşalı yollarına düşerim. Sekiz ay mütemâdiyen böyle devam etti.

Yine bir cuma günü öğleden sonra köyüme gitmek için Kur’ân Kursu hocam Mevlüt KÜÇÜKİLHAN’dan izin istedim. Değerli Hakkı ARIK hocamın gönüllere işleyen sohbet ve hutbesini dinledikten sonra cuma namazını edâ edip yola revan oldum. Eseliburnu’nu geçtikten sonra Tenkerli köyüne uğramadan kestirmeden Çemin mezarlığına gelirken bir yağmur başladı. Islana Islana yola devam etmekten başka çarem yok. Tam mezarlığı geçerken baktım yolun solunda ardıç ağacının dibinde yaşı tahminen altmış-yetmiş sularında bir amca ve eşi…

Selâm verdim;

“–es-Selâmü Aleyküm!”

“–Ve aleyküm selâm yeğen! Bu yağmurda nereye? Gel ardıcın altına sende sin. Yağmur kesilince gidersin.”

Bir yağmur, bir yağmur sanki gök yarıldı. Yağan rahmete ardıç ağacının gür dalları da engel olamadı. Tepeden tırnağa ıslandık.

Amca dedi ki:

“–Yeğen, bu şekilde gidersen hasta olursun. Gel bizim eve gidelim üstünü başını kurut öyle git!”

Düştük yola… O beni bilmez, ben onu… Anlattım Şerifli köyünden olduğumu Kur’ân kursunda okuduğumu. Bunları konuşarak Tenkerli köyüne vardık. Amca sobayı yaktı. Oğlunun kıyafetlerinden kıyafet verdi. Onları giydim. Kendi kıyafetlerimi kuruttum. Geçmiş gün bir şeyler de ikram etti. İkindiden sonra yağmur dağıldı. Güneş açtı. Vedâlaştım, helâlleştim yoluma devam ettim. Uğurlubağ köyünün kenarından geçerek akşama evimize vardım.

Başımdan geçenleri anama babama anlattım. O zaman pek de anlamadığım şu sözü söylediler:

“–Dünya; iyilerin yüzü suyu hürmetine ayakta duruyor.”
Karşılıksız, çıkarsız bana evini açan Ramazan dayım, ayrıca hiç tanımadığı halde ıslak ıslak yola gitmeme râzı olmayan, beni evine götüren hiç tanımadığım amca, Allah da size cennet evini açsın. SİZİ UNUTMADIM. Şimdi anlıyorum. O gün pek bir şeyimiz yoktu ama iyilerimiz çoktu; MUTLUYDUK. Bugün birçok şeyimiz var ama o bir şeyimiz yok. İyiler azaldı dünyada.

 

BOZULDU DÜNYA

Saklımız âşikâr oldu büsbütün,
Sır kalmadı gitti bozuldu dünya!
Zararımız dünden çok daha üstün,
Kâr kalmadı gitti bozuldu dünya!

Nefse boyun eğmiş aklın direnci,
Birbirine uygun yaşlısı genci,
Edep erkân bitmiş daha iğrenci,
Ar kalmadı gitti bozuldu dünya!

Konuşsa sanarsın doğrudan yana,
Dokun çıkarına bak n’eyler sana,
Kalleş pehlivanlar doldu meydana,
Er kalmadı gitti bozuldu dünya!

Söz idi bir zaman şifâlı iksir,
Söyleyen tutmuyor eder mi tesir,
Kimi makam, kimi malına esir,
Hür kalmadı gitti bozuldu dünya!

Zaten çalışmakla açmış arayı,
Emeksiz istiyor herkes parayı,
Köşe dönmek için bekler sırayı,
Ter kalmadı gitti bozuldu dünya!

Refahımız günden güne gelişti,
Konuşmamız tavrımızla çelişti,
Lisânımız «Yok!» demeye alıştı,
Var kalmadı gitti bozuldu dünya!

Biri bitse; bir dert bekler sırada,
Onun için eremedim murada,
AKGÜL gibilere her hâl burada,
Yer kalmadı gitti bozuldu dünya!