İKİ ASIR ÖNCE AKDENİZ’DE…

YAZAR : Mücahid BULUT

m_bulut_2-SAYI-141-B

 

Geçtiğimiz Ekim ayı içerisinde Amerikan Deniz Kuvvetleri 241. yaş gününü kutlamak için sosyal medyada bir görüntü paylaştı. Görüntü üç ayrı kısımdan, bir tablo ve iki fotoğraf karesinden oluşuyordu. İlk kısımda, Türk bayrağı taşıyan Osmanlı askerleri ile Amerikan denizcilerin savaşını anlatan bir tablo; ikinci kısımda, bir savaş gemisi; üçüncü kısımda ise, bir uçak gemisi fotoğrafı yer almaktaydı. Fotoğrafların alt tarafında sırasıyla «sert», «cesur», «hazır» üst tarafında ise «Amerikan Donanması 241 yaşında» yazıyordu.

Son zamanlarda gündemimizden düşmeyen; Irak, Suriye, PYD, PKK, FETÖ krizleri sebebiyle zaten gergin olan Türk-Amerikan münasebetleri çerçevesinde, Türk bayrağı taşıyan askerlerin öldürülmesini gösteren tablo, sosyal medyada kısa süreli bir infiâle yol açtı. Dış İşleri Bakanlığımızın da dâhil olduğu tepkiler üzerine, Amerikan Deniz Kuvvetleri, bahsi geçen görüntüyü sosyal medya hesabından kaldırdı.

Tepkilere sebep olan tablonun tarihî detaylarına vâkıf olmamızı sağlayacak ilk ipucu yine görüntünün üzerinde yer almakta:

«Amerikan Donanması 241 yaşında!»

Amerika Birleşik Devletleri 4 Temmuz 1776 tarihinde istiklâlini kazanmıştır ve herhangi bir devletin devamı değildir. Yani bu tarihten kısa bir süre evveline kadar; ne Amerika Devleti, ne ordusu, ne de milleti vardır. Kurulduğu coğrafya, Avrupa devletlerinin müstemleke bölgeleridir. Amerikan Devleti tarihinin kısalığını, bir kıyas ile tarif edecek olursak;

«Türkiye Cumhurbaşkanlığı Forsu»nda yer alan, devamı niteliğinde olduğumuz en eski devlet olan Büyük Hun İmparatorluğu’nun kuruluş tarihi M.Ö. 220 senesidir. «Türk Kara Kuvvetleri»mizin resmî tarihçesinde ise;

“Kara Kuvvetlerinin kuruluş tarihi olarak, Büyük Hun İmparatoru Mete Han’ın tahta çıkış tarihi olan M.Ö. 209 yılı esas alınmıştır.” yazmaktadır.

Bizim tarihimizde 1000 senelik, 600 senelik, 500 senelik nice iftihar tabloları vardır. Üstelik bunların her biri gerçekten de zaferdir. Basit bir kasabayı ele geçirmek ayarında değildir!..

Tekrar tabloya dönecek olursak, işte infiâle sebep olan bu tablo; kısa Amerikan tarihi içerisinde Amerikan donanmasının ilk ciddî başarısı olan «Birinci Berberî Savaşı»nı anlatmaktadır.

19. asrın başlarında Kuzey Afrika hâlâ Osmanlı hâkimiyeti altındadır. Cezayir, Fas ve Trablusgarp; valileri, Dersaâdet tarafından atanan birer Osmanlı eyâletidir. Başlıca geçim kaynakları ise, ticaret gemilerinden aldıkları haraçlardır. Bu eyâletlere haraç veren devletlerden biri de resmî Osmanlı evraklarında; «Memâlik-i Müctemi‘a-i Amerika Devleti» ismiyle geçen ABD’dir.

Trablus valisi olan Karamanlı Yusuf Paşa, 1796 senesinde ABD ile bir barış antlaşması imzalamıştır. Lâkin Yusuf Paşa, ABD’nin kendisine ticaret gemilerinin güvenliği için 10.000 dolar daha ödemesi gerektiğini bildirir. ABD’liler buna pek yanaşmayınca sinirlenen Yusuf Paşa, ABD’nin borcunu 225.000 dolara çıkarır. 1801 senesinde ABD başkanı olan Thomas Jefferson, artık Akdeniz’de haraç ödeme niyetinde değildir. Bölgeye; Richard Dale kumandasında, en yeni silâhlarla donattığı savaş gemilerini sevk eder. Amerikan donanması; Trablusgarp’ı muhasara altına alır, birkaç gemisini batırır, fakat ciddî bir netice elde edemez. Yusuf Paşa’ya 10.000 dolar ödemeyi teklif ederler. Paşa kabul etmez. Kısa süre sonra ABD donanması, muhasarayı kaldırıp geri çekilmek mecburiyetinde kalır.

ABD donanması bir sene sonra, bu sefer Edward Preble kumandasındaki gemilerle Trablusgarp’a geri gelir. ABD’nin savaş gemileri daha güçlü silâhlarla donatılmıştır. İşte bu gemilerden Philadelphia, Trablusgarp açıklarında suyun sığ olduğu bir yerde kayalıklara çarpmış ve mürettebatı ile birlikte Karamanlı Yusuf Paşa’nın eline geçmiştir. Esirler arasında, Amerika’nın ilk Türkiye elçisi olan David Porter de vardır.

Philadelphia’nın Trablusgarp’ın elinde esir olması; ABD için millî bir mesele hâline gelmiş, bir gece baskını ile kendi gemilerini kundaklamışlardır. Bu kundaklama olayı dahî Amerikan basınında bir zafer olarak karşılanmıştır. ABD kongresi, kundaklama harekâtını yürüten Dacatur’a bir kılıç hediye ederek onu kaptanlığa terfî ettirir. Henüz 25 yaşında olan Decatur ABD donanmasının en genç kaptanı olur.

Edward Preble, 1804 senesinde Trablusgarp’a tekrar saldırdı. Lâkin gemileri okyanuslar için tasarlandığından, Trablus’un sığ sularına çok yaklaşamıyordu. Uzaktan top atışlarıyla yetinmek zorunda kaldılar. Karamanlı Yusuf Paşa ise hiçbir şekilde, yıllık haraç va‘detmeyen bir antlaşmaya yanaşmıyordu.

Şimdilerin süper gücü ABD; bundan 200 sene evvelinde, Osmanlı’nın bir eyâlet valisiyle baş edemiyor, gemilerini kaybediyor, onlarca rütbeli esir veriyordu. ABD kongresi, 1804 senesinde bölgeye son olarak tecrübesi daha fazla olan Komodor Samuel Barron’u kumandan olarak atamıştır. Müslüman bir devleti, dıştan yapılan bir saldırı ile yenemeyeceklerini o zamanlardan anlayan Amerikalılar, yeni bir plân devreye sokmuşlardır.

Karamanlı Yusuf Paşa’nın ağabeyi Mısır’da yaşayan Hamid Paşa’yı vali yapma vaadiyle kandırıp, Araplardan oluştukları paralı bir orduyla Derne’ye saldırtmışlardır. ABD donanmasının da sahilden desteklemesiyle, Derne kısa süre içerisinde düşmüştür.

Derne’nin alınmasıyla Trablusgarp’a giden yol açılmış oldu. Bu gelişmeler üzerine devrileceğini düşünen Yusuf Paşa, ABD ile barış yapmaya râzı oldu. 4 Haziran 1805’te Amerikalı esirlerin 60.000 dolar karşılığında serbest bırakılmasını ve bu tarihten sonra ABD’den haraç alınmamasını ihtivâ eden bir barış antlaşmasını kabul etti. ABD, Derne’den de çıktı. Böylece Birinci Berberî Savaşları sona ermiş oldu. Amerikan donanmasını, ilk büyük başarısına götüren Derne zaferi de Amerikan Bahriye Marşı’nda kendine yer buldu. Yani Amerikan denizciler her güne Derne zaferini hatırlayarak başlamaktadır.

İşbirlikçi Hamid Paşa’ya ne oldu derseniz; Amerikalılar istediklerini elde ettikleri için Hamid Paşa’ya olan desteklerini geri çektiler ve onu yüzüstü bıraktılar. Yapılan antlaşma gereğince, sürgüne yollandı ve burada yokluk içinde öldü.

Günümüzün işbirlikçilerine duyurulur…