HAMZA AMCA -3-

YAZAR : Âdem SARAÇ ademsarac@yyu.edu.tr

adem_sarac_yuzakidergisi_ocak2016

Yiğitler yiğidi Hamza Amca, Ebû Cehil’e haddini bildirmişti. Elinde yine oku ve yayı vardı. Bir yandan öfkeli, bir yandan kararsız, diğer yandan da karar merhalesinde olduğu hâlde, evine doğru gidiyordu.

Evine varınca, kendi kendini sorgulamaya başladı. Müslümanlığını nasıl ve ne zaman açıklamıştı? O; Müslümanlığını hamiyet, kızgınlık ve gücenme anlarından birinde ilân etmişti! Yeğenine kötü davranılması, yanında hiçbir yardımcısı yokken O’na haksızlık edilmesi; onun zoruna gitmiş ve bundan dolayı öfkelenmiş, Haşim oğullarının şerefi için hamiyeti kabarmış, bunun üzerine Ebû Cehil’in başını yarmış ve onun yüzüne karşı;

“Ben de sevgili yeğenimi dînindeyim.” diye haykırmıştı!1

Hamza Amca; Ebû Cehil’e kızgınlığından ve sevgili yeğenini koruma amacından dolayı, düşünmeden karar verip bir anda müslüman olmuştu! Ancak îmânı kalbine henüz tam olarak yerleşmemişti. Yaptığı işten dolayı içini bir sıkıntı kapladı.

Sevgili yeğenini çok sevmesine rağmen, bu günlere kadar İslâm’a karşı pek ilgi duymamıştı! Ama bir anda O’nun bu davetine uyan, O’na inanan ve O’nu savunanlardan birisi olup çıkmıştı! Bu dîne girmek için uygun vakit hangisiydi? Öfke ve hamiyet ânı mı? Yoksa düşünce ve tefekkür anları mıydı?

Hamza Amca, yaptığı şeyi zihninde yeniden yoğurup şekillendirmeye başladı. Bu durumda tek başına aklının yetmeyeceğini anlayınca; bütün samimiyet ve doğruluğuyla işin aslına, kaynağa yönelmeyi düşündü. Öyle bir noktaya geldi ki, nerede ise kendini aşmıştı. Gayr-i ihtiyârî ve içten içe duâ etmeye başladı:

–Ey Allâh’ım! Eğer yaptığım iş doğru ise; kalbimi ona meylettir, değilse bana ondan bir çıkış yolu ver!1

İslâm’a giriş serüvenini bizzat kendisi anlatan Hamza Amca’ya kulak verelim:

“Sevgili yeğenimi çok seviyordum. Bu yüzden Ebû Cehil’e gereken dersi verdim. Sonra atalarımın ve milletimin dîninden ayrıldığım için, beni bir pişmanlık kaplamıştı. Bu büyük meselede şüphe içinde geceledim. Bir türlü gözüme uyku girmiyordu. Daha sonra Kâbe’ye geldim. Göğsümü hakka açması ve benden şüpheyi gidermesi için Allâh’a yalvarıp yakardım. Allah duâmı kabul etti ve kalbimi kesin îmanla doldurdu. Sabah olur olmaz Rasûlullâh’a gidip durumum hakkında O’na bilgi verdim. O da Allâh’a, kalbimi O’nun dîninde sabit kılması için duâ etti! Ancak ben hâlâ intikamını aldığımdan bahsediyordum, O’nunla bu mevzuda aramızda şöyle bir konuşma geçti:

–Ey sevgili yeğenim! Sana hakaret etme cüreti gösteren hâin Ebû Cehil’den intikamını aldım! Kafasını yarıp kana boyadım onu, üzülme artık, sevin!

Sevgili yeğenim bana oldukça mânidar bir şekilde bakarak şöyle buyurdu:

–Ey sevgili amcam! Ben, böyle şeylere sevinmem!

–Seni sevindirmek, üzüntüden kurtarmak için, ne istersen yapayım!

Sevgili yeğenim; benim kıvama geldiğimi görmüş olmalı ki, sevgiyle tebessüm ederek şöyle buyurdular:

–Ey sevgili amcam! Ben ancak senin îmân etmen ile kıymetli bedenini cehennem ateşinden kurtarmanla sevinirim!2

Sevgili yeğenimin İslâm hakkında anlattıklarını, ilk defa bu kadar ciddiyetle dinlemiştim. O’nun orada anlattıkları aklıma yattı ve hemen orada müslüman oldum.”3

Yiğitler yiğidi Hamza Amca, artık sadece Hamza değildi! İslâm ile şereflenince Hazret-i Hamza -radıyallâhu anh- olmuştu. Kıyâmete kadar da böyle anılacaktı! Biz de aynı geleneğe uyarak fakat amca sıfatını da dikkate alarak ona Hazret-i Hamza Amca -radıyallâhu anh- diyoruz artık…

Hamza Amcanın bu hareketi, Rasûlullah -aleyhisselâm-’ı çok sevindirdiği gibi, onun hakkında vahiy bile indi!

Hazret-i Abdullah bin Abbâs’a göre;

«Diriltildiği ve nûra kavuşturulduğu» anlatılan zâtın Hazret-i Hamza ve yine aynı âyet-i kerimede;

«Karanlıklarda bocalayan» şeklinde anlatılanın da Ebû Cehil olduğu açıklandı. Burada işaret edilen âyet-i kerîmenin tamamı şöyledir:

“(Mânen) ölü (durumunda) iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında (içinde) yürüyeceği bir nûr(u, îmânı) verdiğimiz kimsenin durumu, hiç (küfrün) karanlıklar(ı) içinde kalıp bir türlü oradan çıkamamış (orada bocalayan) kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kâfirlere, yaptıkları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir.”4

Hamza Amca -radıyallâhu anh-, İslâm ile şereflenince; hemen Kâbe’nin yanına gidip müslüman olduğunu ve Allâh’ın Rasûlü’ne tâbî olduğunu, her zaman ve her yerde canı pahasına da olsa O’nun yanında yer alacağını haykırdı:

–Benim kalbimi de İslâm’a ve Hakk’a meylettirmiş olduğu için Allah Teâlâ’ya hamd olsun! Bu din; kullarının her yaptığını bilen, herkese lutfu ile muamele eden, kudreti her şeye galip gelen, Âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ tarafından gönderilmiştir! İşte bir defa daha haykırıyorum ki, ben de müslüman oldum! Ve yine buradan haykırıyorum ki, benim canım O’nun canına fedâ olsun! O’na uzanan elleri kırmak da boynuma borç olsun!5

Bununla da yetinmeyen yiğitler yiğidi Hamza Amca -radıyallâhu anh-, Kâbe’nin yanında buluştuğu Rasûlullah -aleyhisselâm-’a bütün herkesin içinde şöyle söylemişti:

–Kesinlikle ve şuurlu olarak söylüyorum ki, Sen doğrusun. Ey yeğenim! Dînini açıkla. Vallâhi ben; bütün dünya benim olsa dahî, artık önceki dînimde kalmak istemem! Ben İslâm ile yeniden doğdum artık! Sana karşı söylenen çirkin sözleri reddeder, dönen dilleri koparır, uzanan elleri de kırarım!6

Hamza Amca; müslüman olmadan önce bile, av dönüşünde hiçbir yere uğramadan Kâbe’ye giderek onu tavaf ederdi. Bu durum; onun, yanlış yolda da olsa, eski dînine olan bağlılığından dolayı ondan bir anda kopamaması ve zorluklar çekmesi, bunun için Rabbine duâ etmesi, bize onun ne kadar ciddî biri olduğunu ispatlamaktadır. Belki onun, yeğenine ilk anda îmân etmeyip, bunca sene sonra müslüman olmasının en önemli sebebi de budur. Ayrıca o, akrabalık bağlarına da düşkün biri idi. İlk önce yeğenini tasdik etmese de; Ebû Cehil’in O’na hakaret etmesine dayanamayarak, ondan yeğeninin öcünü almış, hattâ ona kızgınlığından dolayı müslüman olmuştu. Daha sonra da yeğeninin kendisine nasihatte bulunmasıyla, îman duyguları kalbine tam olarak yerleşmişti.

Ayrıca bu olaydan, Hamza Amcanın ne kadar cesur ve korkusuz bir insan olduğu da anlaşılabilir. Ebû Cehil gibi nüfuz sahibi bir insana; diğer insanların, hattâ kendi yakınlarının önünde saldırmak, gerçekten yürek isteyen bir işti. Ancak sevgili yeğenine çok düşkün olan Hamza Amca; O’nu o kadar çok seviyordu ki, sonuçta ölüm tehlikesi bile olsa, O’na sataşanın üzerine yürümekten çekinmemişti.

Diğer taraftan, gözden kaçmaması gereken bir şey daha var! Ebû Cehil ve taraftarları neden bu kadar pasif davrandılar? Gerçekten çok mu korktular? Hattâ o an orada bulunan Mahzûm oğulları kabîlesinin yiğitleri derhâl kılıçlarını sıyırmışlardı! Fakat hemen müdahale eden Ebû Cehil, onları sakinleştirmeye çalışmıştı:

–Dokunmayın ona! Ben onun yeğenine çok ağır hakaret etmiştim!

–Bırak da işini bitirelim şunun!

–Hayır, dokunmayın ona!

Hamza Amca; ulu orta meydan okuduktan sonra çekip gidince, yandaşları Ebû Cehil’i kınamaya başladılar:

–Neden bu kadar taviz verdin? Bıraksaydın da haddini bildirseydik!

–Ben ona acıdığım ya da korktuğum için taviz vermedim! Sizler ona saldıracak olsaydınız, ona taraftar kazandırmış olacaktınız! O taraftar kazanmasın, müslümanlar güçlenmesin de, varsın bizim başımız yarılsın!

–Çok akıllı, zekî ve çok da kurnazsın ey Amr!

–Ben şeytanı bile şaşırtan bir adamım, bilmiyor musunuz?7

Hamza Amcanın kahramanlığı yanında, hâdisenin bu boyutunun da unutulmaması lâzım! Çünkü düşman, sürekli yeni taktikler geliştiriyordu.

Hamza Amca -radıyallâhu anh- artık müslüman olup, inancının hakkını sürekli verecekti. Öyle ki, kim olursa olsun; Rasûlullah -aleyhisselâm-’a hakarete kalkışınca, karşısında onu bulacaktı!

Kendi ağabeyi dahî olsa, bu böyleydi! Nitekim bir defasında Ebû Leheb ağabeyi, Rasûlullah -aleyhisselâm-’ın kapısının önüne pislik dökerken o anda onu gördü. O pislikleri aldığı gibi, Ebû Leheb’in başından aşağıya döktü. Pislik içinde kalan Ebû Leheb, fena hâlde kızdı:

–Ahmak herif! Sen daha önce böyle şeyler yapmazdın! Ne oldu sana böyle?

–Müslüman oldum ben! Senin de benim de yeğenimiz olan Rasûlullâh’a bir daha böyle bir şey yaptığını görürsem, o zaman bu kadar kolay kurtulamazsın!8

Hamza Amca’nın müslüman oluşu; Rasûlullah -aleyhisselâm- başta olmak üzere, bütün sahâbîleri çok sevindirdi ve güçlendirdi. Öyle ki, Hamza Amca müslüman olunca; Kureyş müşrikleri Rasûlullah ve ashâbına karşı yaptıkları işkenceleri yapamaz oldular.

Peygamber Efendimiz’e bağlı olmak, sürekli O’nun yolunda olmayla gerçekleşir!

-Sallâllâhu aleyhi ve sellem…-

_______________________

1 İbn-i İshâk, Sîretü İbn-i İshâk el-Müsemmâ bi Kitâbi’l-Mübtede’ ve’l-Meb‘as ve’l-Megāzî, s. 229.
2 İbn-i Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, c. 1, s. 192.
3 Taberî, Târîhu’l-Ümem ve’l-Mülûk, c. 2, s. 144.
4 Dımeşkî, Sübülü’l-Hüdâ ve’r-Reşâd fî Sîreti Hayri’l-İbâd, c. 2, s. 309.
5 Kur’ân-ı Kerîm, el-En‘âm, 6/122.
6 Süheylî, er-Ravdu’l-Unf fî Şerhi’s-Sîreti’n-Nebeviyye li İbn-i Hişâm, c. 3, s. 151.
7 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târih, c. 2, s. 83.
8 İbn-i Seyyidü’n-Nâs, Uyûnü’l-Eser fî Fünûni’l-Megāzî ve’s-Siyer, c. 1, s. 105.
9 Belâzûrî, Ensâbu’l-Eşrâf, c. 1, s. 148.