84. Sayı Takdim
Kıymetli Okuyucularımız,
Azâzil, küçümseyerek baktı Âdem’e… Çamurdan, tozdan-topraktan, kesâfet âleminden bir varlıktı işte… Ne özelliği olabilirdi! Benzeri şekilde yaratılan hayvanâtın hâli ortadaydı.
Melekler de Hakk’ın halîfesi olma liyâkatini görememişlerdi… Ne melekler gibi nurdu o, ne cinler gibi ateş… Ayaklar altındaki topraktı…
Hikmet-i İlâhî, Âdem’e Rûh’undan üfürdü. Ona bütün esmâyı öğretti. Muhabbet ve mârifet güneşleriyle ısıttı. Vahiy yağmurlarıyla suladı. Peygamberler ve vârisleriyle de o toprağın ihlâs ve takvâ usulleriyle nasıl işleneceğinin yolunu öğretti.
Artık bu toprak, Hakk’ın inâyetiyle, rengârenk özellikler ve güzelliklerle donanabilirdi. Rengârenk, tertemiz çiçekler, müstesnâ ıtırlar, cıvıl cıvıl bahçelerle, cennete namzet, insan!..
İşlenmek, vasıflar kazanmak, rûhunu, rûhânî istîdatlarını inkişâf ettirmek şartıyla…
Aksi hâlde; kupkuru dikenlerden başka bir şeyin bitmediği bir taşlık, susuz bir çöl, mülevves bir bataklığa dönüvermek işten bile değil…
84. sayımızda, dosya konumuz olarak, kazanmamız gereken vasıflara, güzel özelliklere dikkat çekmeyi arzu ettik. Bilhassa özümüzdeki o büyük cevhere:
Kâmil Mü’minde; Zarafet, Hassâsiyet; İNCE BİR RUH…
Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ, insanın kalınlaştığı yerden koptuğu tespitiyle başladığı, vasıflılık, ve hassâsiyetin üzerinde durduğu başyazıda; ayırt etme özelliğini de bir mihenk olarak gösterdi:
“Ayırt ediş hâssası olmadıktan sonra, bin bir vasıf neye yarar? Çirkine ve kötülüğe güzel diyen bir göz, ne kadar gözdür? İsyanı seven bir kalp, ne kadar kalptir?”
Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; «Hakkı Tebliğ İçin» makalelerinin ikinci bölümünde, kâmil bir mü’minin gönül toprağını tezyîn edeceği müsbet hasletleri ve fersah fersah uzak duracağı menfî vasıfları serdetti.
Vefatının sene-i devriyesinde bulunduğumuz «Ramazanoğlu Mahmud Sâmi Efendi Hazretleri»nden bir hâtıra… Hem de çok câlib-i dikkat bir mesaj…
Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI, «Lisan ve Beyan»a dair hasletlerin ince noktalarına Kur’ân’dan yansıyan ışıkları toplarken; Yard. Doç. Dr. Harun ÖĞMÜŞ, İslâmî ilimlerde «sıfat» konusunun tedâîlerini paylaştı. Ayla AĞABEGÜM, Yûnus Emre Hazretleri çerçevesinde gençliğe ölümsüz özelliklerimizi nakletmenin yollarını tarif etti.
H. Kübra ERGİN, «Gençlik ve Güzellik» üzerinde estirilen maddî revacın kapitalist ve karanlık yüzünü ifşâ etti. Aynur TUTKUN, artı meşgalelerle artı kazanımlara sahip olmanın önemini vurguladı.
Kalbin Gözyaşlarında erkek-kadın ihtilâtı ve tesettürün mânevî yönünün ihmali problemlerine; «Eğitim Notları»nda ise Kur’ân eğitiminde son zamanlarda karşılaşılan vahim bir hataya temas edildi.
İrfan ÖZTÜRK; hasletlerin ilki, olmazsa olmazı îman sahibi olmanın kıymetini kaleme aldı. Dr. Yakup ŞAFAK, insanın en mühim husûsiyetlerinden akıl ve en fârik vasıflarından ilim üzerine Hazret-i Mevlânâ’nın bakış açısını nakletti. Âdem SARAÇ; Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in el-Emîn vasfıyla müsellem doğruluğuyla, kavmini ikaz ve irşada başlayışındaki huzur ve güvenini anlattı. Sami GÖKSÜN ise mes’ûliyet duygusunu Ömer bin Abdülaziz’den misallerle işledi.
M. Ali VAR, bir öğretmen olarak, milletçe dünkü kadar vasıflı insan yetiştiremeyişimizin sebep ve çarelerini hulâsa ederken; Ahmet ZİYLAN, iş ahlâkı ve kontrol prensibi etrafında kıssa ve hâtıralar nakletti. Turhan ATEŞCİ biri destan, biri dram olmak üzere «ailemiz»e dair iki fotoğrafı gözler önüne serdi. Hakkı ŞENER, bir şehid annesinin oğlunu karşılayışını yazdı.
Tarih köşemizde Molla Fenârî, Somuncu Baba, Barbaros Hayreddin, Cennetmekân Sultan II. Abdülhamid Han gibi muhteşem mâzîmizin vasıflı şahsiyetleri…
Dergimiz her Şubat olduğu gibi, bu yıl da mizanpaj tazeliği içerisinde… Mânâda olduğu gibi şekilde de, bâtında olduğu gibi zâhirde de en güzelin peşinde…
Şiirler…
Elvan elvan çiçekleri, ıtırları, desenleri, hasletleri terennüm eden, vasıflı şiirler…
Özümüzde çiçekler açtırmak, meyveler verdirmek için, bu toprağın bakımı şart…
Bakarsak bâğ olur, bakmazsak rûhumuzun ayağına dağlar gibi bir bağ…
Yüzakıyla…