İstanbul Konakları

CELÎL (Halil GÖKKAYA)

Nerde at sesleri, nerde kâhyası,
O suskun, o mahzun konaklar nerde?
Ata yâdigârı her bir tahtası,
O suskun, o mahzun konaklar nerde?

Kiminin ufkunu betonlar almış,
Kiminin böğrünü kablolar delmiş,
Kimiyse geçmişin seyrine dalmış,
O suskun, o mahzun konaklar nerde?

Neler anlatırdı hoş-sohbet dedem,
Hep tesbih çekerdi sedirde nenem!
Kalbimde çırpınış, gözlerimde nem,
O suskun, o mahzun konaklar nerde?

Ahmet Ağa nerde, Mehmet Bey kayıp,
O eski şenlikler, tambur, ney kayıp.
Cumbalar, şahnişler, hep bir şey kayıp,
O mahzun, o suskun konaklar nerde?

Hoyratça katlettik, yenilik bu ya,
Konaklar göç etti Anadolu’ya.
O sanat yenilmiş ateşe, suya,
O suskun, o mahzun konaklar nerde?

Antik sofalarda sonbahar faslı,
Kapılar açılmaz, kilitler paslı,
Mühürler silinmiş, tapular yaslı,
O suskun, o mahzun konaklar nerde?

Celil, nerde vefâ; nerde yârenlik?
Yangınlardan sonra başlıyor şenlik,
Duman etmiş ilgisizlik, hâinlik,
O suskun, o mahzun konaklar nerde?