EZAN-I MUHAMMEDÎ

Mustafa Necati BURSALI

Ebû Hureyre’den -radıyâllâhu anh-: Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile beraberdik. Bilâl kalkarak ezan okudu.
Bitirince Nebîler Sultanı şöyle buyurdular: «–Kim inanarak onun gibi söylerse cennete girer!»

Âfâkı inletiyor, İlâhî, ismin, nâmın:
Bu ezanlar ki elbet temelidir İslâm’ın!

Nice bin minareden revân olur göklere,
Kalb-i zemîn titreşir, nur iner her bir yere!

Vecde gelir bu sesle: Dağlar, taşlar, denizler.
Vâdileri doldurur o ışık serpen izler!

Cennet kokusu siner, rûhumun incisine,
Mâsivâdan uzaktır, artık ten, artık sîne!..

Cihan başka cihandır, yerde, gökte her varlık,
Rabb’i tesbîh ederler huzur içinde artık!

Olur bütün gönüller gündüzler gibi aydın,
Başlar dillerde tevhîd, başlar kalplerde yâdın!

Ten yurdu, can gecesi, döner nur gündüzüne,
Güneşler yuva kurar mü’minlerin yüzüne!..

Zerre, küre, her bir şey, Hak emrine râm olur.
Bu saatte âşığa ah neler ikrâm olur!..

Mevc mevc rahmetler iner, başlar bir bezm-i safâ,
Artık ümmetiyledir O Cenâb-ı Mustafa!..

İstanbul, Mekke, Bağdat, Medine, Kudüs ve Şam;
Dinler ezanlarını, ey Bilâl, sabah, akşam!..

Bu dem vuslat demidir… Artık bana ne lâzım?
Melekler yoldaş olur, değişir alın yazım!..

Kavuşur bütün âlem ebedî fecirlere,
Güneşler, aylar doğar o anda gökten yere!..

İnsan kendini bulur: «Ben neyim, ben neyim?» der,
«Şevk ile Arş’a kadar artık yükseleyim.» der!

Artık can kilidine zaman vuramaz düğüm,
Dîdârının nurudur, artık benim gördüğüm!..

Artık bütün yürekler tek atar ve tek vurur,
Can sazının teline aşk mızrabı pek vurur!..

Artık hayat başkadır: Al, yeşil, duru, mavi…
Bir âlem yaşar kalpler cennetlere müsâvî!

İlâhî aşkın siner tene, câna kokusu,
Cebrâil kanat çırpar, melekler dağıtır su!..

Mîraca, muhabbete etmededir Yâr dâvet,
Ey sevincin aynası, her mü’mine var dâvet!..

Bu vahdet deryasında tat güzeldir, haz güzel.
Allah’a ilticâ hoş, Allah’a niyaz güzel!..

Kim Rabb’i ile olur, artık ondan nâr uzak,
Güneşlerden, aylardan, zührelerden yüzü ak!

Diner cümle âşıkın bütün feryâdı, âhı,
Artık cihan günleri bir saadet sabahı!..

Toprakta lâle biter, yuvada sevinir kuş,
Çünkü bu vakitlerde Bilâl ezan okumuş!..

Güllerin dallarında Nûr-i Muhammed çağlar,
Yeniden hayat bulur, nice türlü sevdalar!

Yollara set olamaz şeytanın oyun taşı,
Artık her Müslüman’ın Hızır’dır arkadaşı!

Artık ne devlet ki kul aczini arza koşar,
Bu saatte durulmaz, sünnete, farza koşar!..

Kalpler Allah’a döner, öyle sevinç başlar ki,
Rûhumun pâk incisi cennetlerdedir sanki!..

Dağlar, taşlar ses verir, kat kat açılır semâ,
Ey güzellik Yûsuf’u, müjdeler var İslâm’a!..

Yaşamakla bilinir, anlatılmaz nasıl bu,
Bir şevk, bir tatlı huzur, ah bir özge fasıl bu!..

Melek, insan, hurî, cin, siyah, beyaz, sarışın,
Hâriçte olmak muhal, içindedir yarışın!..

Can kuşu kanat vurur, son bulur hicran demi,
O ne şevk, o ne hazdır, görmüş olsan secdemi!

Göz artık vedâ eder mâsivâ perdesine,
Zaman çiçek bayramı, bütün âlem nesine!..

Nur yağar gök kubbeden, derya olur bir damla,
İşi yok dünyaların artık kederle, gamla!..

Bu ezan ki Allah’a, bu ezan aşka dâvet,
Bu Muhammedî sadâ, bu nur, bu başka dâvet!..

Yere, göğe, her şeye ulaşır emr-i bülten,
Bir doyumsuz âlemin zevkindedir cân u ten!

Artık sızlamaz yürek, artık aşktan haz duyar.
Dünyalar ateş olsa acıları az duyar!

Artık gök başka renkte, yer başka safâdadır,
Doyumsuz sevdalarla kul Rabb’e vefâdadır!

Fezâ fezâ sunulur ebedî ruhlara su,
Bu dal Tûbâ dalıdır, bu gül cennet kokusu!..

Mest olur bütün canlar, titreşir kalb-i zemîn,
Taze bir çiçek gibi yüzü güler ülkemin!

Bir tatlı ırmak olur, coşar gözlerin nemi,
O dem namaza durmuş görürüm ben annemi!

O dem perdeler kalkar, o dem nûr olur sîne,
Ömür teknem varmıştır, selâmet Cûdî’sine!

Mahzun olmak yok artık, bu deryada Nuh benim;
Ey eli kutlu Hızır, bir ebedî ruh benim!

Can kuşum kanat vurur, kâh Sînâ, kâh Hira’da,
Göz hayran, gönül hayran, ermek budur murâda!

Hakk’a müştak kulların her nefes artar şânı,
Bir uğurlu mîrac ki, yerde gökte var şânı!..

Zaman çiçek bayramı, ben ne derim ki daha?
Ezanlara kulak ver, ermek için felâha!

Bu zevki anlatmaya gücü yetmez kelâmın,
Ümmet-i merhûmeye selâmı var Selâm’ın!..