CAN PAZARI

Yüzakı İhtisas

 

 

Hazret-i Ali’nin oğlu Muhammed bin Hanefiyye rahmetullâhi aleyh- şöyle der:

 

“Allah, canlarınızın karşılığında bedel olarak cenneti vermektedir. O hâlde canlarınızı cennet dışında bir bedele satmayın!”1

 

Bu özlü sözü açıklamak için, önce şu âyet-i kerîmeyi hatırlamalıyız:

 

“Allah; mü’minlerden, kendilerine vereceği cennet karşılığında canlarını ve mallarını satın almıştır.” (etTevbe, 111)

 

Mademki, canın karşılığı cennettir. Onu cennetten daha küçük bir karşılığa satmak büyük bir zarar olur. Canı Allâh’a satmazsak, ne olur? Başkalarına satmış oluruz! Çünkü bu cihan dershânesinde, illâ ki bu satış gerçekleşecektir.

 

Bu hakikate de şu hadîs-i şerif işaret ediyor:

 

“…Herkes sabahtan (pazara çıkar) nefsini satar; kimi onu âzâd kimi de helâk eder.” (Müslim,Tahâret, 1)

 

Allah Teâlâ, bize bir hayat veriyor. Bir ömür sermayesi. Canımız, enerjimiz, günlerimiz ve bütün imkânlarımız… Bunları Allah yolunda kullanmak, Allâh’a satmak demek. Gerektiğinde en ileri safhası, ölmeyi göze almak. Şehâdete koşmak. Lâkin, hayatın her safhasında Allâh’ın emirlerine uymak da bu alışverişi ifade ediyor.

 

Bu alışverişte; müşteri kim? Satıcı kim? Yer değiştiriyor.

 

Zihnimiz, ekseriyâ, müşterinin, alacağı şeye daha muhtaç olduğunu düşünür. Hâşâ! Allah bizim canlarımıza da mallarımıza da muhtaç değil. Âlemlerin Rabbi olan, yerdeki ve göklerdeki ve ikisinin arasındaki her şeye sahip olan Allah, yarattığı hiçbir şeye muhtaç değildir.

 

Bu kârlı alışverişi; bizim iyiliğimiz için, bize merhametinden dolayı teklif ediyor.

 

Bir başka hadîs-i şerifte; cennet, satın alınmak istenen çok kıymetli bir metâ olarak takdim edilmiş:

 

“…İyi biliniz ki, Allâh’ın metâı çok pahalıdır. İyi biliniz ki, Allâh’ın metâı cennettir.” (Tirmizî, Kıyâmet, 18)

 

Bedîüzzaman Said Nursî Hazretleri de şöyle der:

 

“Zaman gösterdi ki; cennet ucuz değil, cehennem dahî lüzumsuz değil.”2

 

İbn-i Hazmrahmetullâhi aleyh- ise şöyle ifade eder:

 

“Nefsini (kendini) dünya malı yolunda sarf eden kişi, çakıl mukabilinde yâkûtunu satan kişi gibidir.”3

 

Bu bereketli teşbih, bir de insanın kendi canını kurtarması, satın alması şeklinde ifade edilmiş:

 

İnsanın kendisini Allah’tan satın almasını, Peygamber Efendimiz, doğrudan da emretmiş. En yakınlarına:

 

“…Ey Zübeyr bin Avvâm’ın annesi, Rasûlullâh’ın halası! Ey Muhammed’in kızı Fâtıma! Kendinizi Allah’tan satın alınız!” (Buhârî, Menâkıb, 12)

 

Nefsini Allah’tan satın almak, canını azaptan kurtarmak şeklinde tercüme edilmekte. Âzâdını istemek.

 

Alışverişin âhengini bozmak, müşteri veya satıcıyı yanıltmak için bir şeyler yapmak, eskiden beri piyasada başvurulan usûllerdir. Meselâ, esasında değersiz olan geçici dünya nimetlerinin başında kuyruk var. Hâlbuki kuyruktaki bazı kişiler sadece kızıştırmak için orada. Şeytânî hile ve desîselerle böyle bir algı oluşturuluyor. Günümüzdeki reklâm, moda, trend, akım gibi şeyler de böyle…

 

Bu sebeple Hak ile bu kârlı alışverişte yanıltılmamak için, insanların ne dediğine kulak tıkamak lâzım. Dünya nimetlerine tamah etmemek lâzım.

 

İbn-i Kayyım –rahmetullâhi aleyh- kurban benzetmesiyle, bunu şöyle anlatmakta:

 

“İhlâsı istiyorsan, önce tamahkârlığının üstüne git ve onu bir kurbanlık koyun gibi yatır ve yeis bıçağıyla kes!

 

Daha sonra insanların medih ve övgüsüne yönel ve bu ikisini dünya ve âhirete karşı zâhid olanların zühdüyle yok et. Tamahkârlığı kesip, övgü ve senâyı zühdle yok ettiğinde ihlâs senin için kolaylaşacaktır. (…)

 

Sana Allah Teâlâ dışındaki hiçbir varlığın övgüsü fayda vermediği gibi, seni kötü bir biçimde zemmetmesi de herhangi bir zarar veremez. Nitekim şu hadîs-i şerif bunu göstermektedir:

 

Bedevînin biri Peygamber Efendimiz –sallâllâhu aleyhi ve sellem– ile konuşurken, kendisini şöyle över:

 

«Benim methedişim, ziynettir. Tenkit edişim de lekedir. (Benim övgü ve ayıplamam insanlar arasında değer görür ve yayılır.)»

 

Peygamberimiz, bu bedevîye şu cevabı verdi:

 

«–O dediğin, Allah’tır!..»4

 

Yani övgüsüne ve zemmine / ayıplamasına değer verilecek tek kişi Cenâb-ı Hak’tır.

 

Ebediyet piyasasında; sahtekâr çığırtkanların, «tüyo veriyorum» diye elinizdeki sermayeye göz diken dolandırıcıların, ışıltılı reklâm panolarının sizi etkilemesine izin vermemelisiniz!.. Yanına sokulup böyle fitneler, vesveseler vermeye çalışanın başına toprak saçmalı, öylelerini taşlamalı!..

 

Tıpkı Hazret-i İbrahim, Haz­ret-i İsmail ve Hazret-i Hâcer’in, kurban hâdisesini durdurmak için vesvese vermeye çalışan şeytanı taşladığı gibi… Hak yolda yaptığınız doğru tercihleri kınayanlara, tenkit edenlere kulak asmamalısınız.

 

Alışveriş bir mecaz, bir rumuz. Muhtevâsı nedir? Fedâkârlıktır. Gayrettir.

 

Peygamberlerin hayatları bu tahammül ötesi fedâkârlıklarla doludur.

 

İbnü’l-Cevzîrahimehullah– bu kıssaları hatırlatarak, dünya imtihanını kolay zannedip gevşeyenlere şöyle der:

 

“Ey azmi gevşeyen adam! Sen neredesin! (Bu yolu basit mi zannettin?) Bu yol;

 

•Hazret-i Âdem’in takatini kesen,

 

•Hazret-i Nûh’u feryat ettiren,

 

(Uğrunda;)

 

Allâh’ın halîli, Hazret-i İbrahim’in ateşe atıldığı,

 

•Hazret-i İsmail’in kurban edilmesi için yere yatırıldığı,

 

•Hazret-i Yûsuf’un birkaç dirheme satıldığı,

 

•Hazret-i Yâkûb’un ağlamaktan gözünün kuruduğu,

 

•Hazret-i Zekeriyyâ’nın testere ile biçildiği,

 

•Hazret-i Yahya’nın boynunun vurulduğu,

 

•Hazret-i Eyyûb’un hastalıklara katlandığı,

 

•Hazret-i Dâvûd’un seller gibi gözyaşları döktüğü,

 

•Hazret-i Süleyman’ın sarayda bile olsa sıkıntılar yaşadığı,

 

•Hazret-i Musa’nın (Allâh’ın); «Ben’i asla göremezsin!» cevabı karşısında hayret vâdilerinde baygın düştüğü,

 

•Hazret-i İsa’nın yabânî hayvanlarla birlikte insanlardan uzak bir şekilde gezindiği ve

 

•Hazret-i Muhammed –sallâl­lâhu aleyhi ve sellem-’in fakirliğe ve nice eziyetlere sabrettiği zorlu bir yoldur.”5

 

Hayırlı, kârlı ve kazançlı alışverişler!..6

 

______________________

1 Ebû Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ, 3/176.

2 Saîd-i Nursî, Mektûbât, Hakikat Çekirdekleri, 39. vecîze.

3 İbn-i Hazm, el-Ahlâk ve’s-siyer, 16.

4 Taberânî, Kebîr, I, 300. İbn-i Kayyım, el-Fevâid, 1/219.

5 İbnü’l-Cevzî, el-Müdhiş, 291.

6 Bu yazı dizisinde, Dr. Mustafa Mahdûm’un Sâlihlerden 1001 Hikmet adıyla tercüme edilen eserinden istifade edilmektedir.