«KEŞKE»NİN GÖLGESİNDE

Raif KOÇAK raifkocak@gmail.com

 

 

İnsan… Hatalarıyla öğrenen, pişmanlıkla olgunlaşan, zamanla şekillenen bir varlık. Zaman ise, durmadan ilerleyen bir misafir. Ne geri dönüyor ne de geride kalanlara acıyor. Ve insan; bu yolculukta kimi zaman bir sözün, kimi zaman bir susuşun, kimi zaman da bir tercihin yükünü omuzlarında taşıyor. İşte o yüklerden biri var ki, bazen tek kelimeye sığabiliyor: «Keşke»

 

Kimi zaman bir karar için dökülür bu söz, kimi zaman bir ihmalin ardından gelir; bazen bir söz, bazen de bir suskunluk yakar insanı.

 

–Keşke söylemeseydim…

 

–Keşke gitmeseydim…

 

–Keşke biraz daha sabırlı davransaydım…

 

–Keşke ibâdetlerimi aksatmasaydım…

 

–Keşke Rabbime daha evvel yönelseydim…

 

İnsanın zihninde bu cümleler uzar gider. Oysa insan bilmez ki, «keşke» geçmişin kapısına konulmuş kilitsiz bir zincirdir. Çırpınsa da açamaz. Bilmez ki; her şeyin bir kaderi, her kaderin bir hikmeti, her hikmetin ardında da Allah Teâlâ’nın ezelî ilmi ve nazarı vardır.

 

Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

 

“De ki: Bizim başımıza, Allâh’ın bizim için yazdığından başka bir şey asla gelmez. O bizim Mevlâ’mızdır.” (etTevbe, 51)

 

Rasûlullahsallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimiz de bu husus ile alâkalı şöyle buyurur:

 

“…Bir musîbet geldiğinde; «Keşke şöyle yapsaydım…» deme. Çünkü «keşke» şeytanın kapısını açar.” (Müslim, Kader, 34)

 

Bu yüzden aklı başında bir mü’min bilir ki: Geçmişte olan her şey, Allah dilediği için ve olması gerektiği gibi olmuştur. Kahrın da, lutfun da ardında ilâhî bir hikmet gizlidir. O’nun izni olmadan ne bir yaprak yere düşer ne de bir hüzün iner kalplere.

 

Hazret-i Ali –radıyallâhu anh’a atfedilen bir söz vardır:

 

“Geçmişe çok takılıp «keşke» deme. Çünkü sen kaderle yarışamazsın.”

 

«Keşke» bir kapıdır; ardı karanlık ve çetrefillidir. O kapıyı geçtikten sonra, şeytan sürekli kulaklara şunları fısıldar:

 

–Sen beceremedin!

 

–Sen geç kaldın!

 

–Sen yanlış yaptın, geri dönüşün yok!

 

–Şöyle yapsaydın; bu kadar kazanacaktın, onu alacaktın, bunu verecektin, şuraya gelecektin…

 

–Senden adam olmaz, senden kul olmaz, bu kapıya lâyık değilsin!..

 

Akıllı bir insan, şeytanın fısıldadığı bu kilitlerin hepsini açabilecek bir anahtar olduğunu bilir. «Keşke» insanı geçmişe hapseden, onun elini kolunu bağlayıp hareket etmesini engelleyen kuvvetli bir bağdır. Hareket etmeyen her cisim ise çürümeye ve yok olmaya mahkûmdur.

 

«Keşke»nin kilitlediği bütün kapıları, tevbe anahtarı açar. Tevbenin açtığı kapılar; geçmişe değil, geleceğe dönüktür. «Keşke» hayıflanmanın, zayıflığın ve taksime râzı olmamanın delilidir. Tevbe, Rabbimiz’in açtığı sonsuz merhamet ve rahmet kapısıdır. O kapının sahibine yönelip teslim olan ve bu teslîmiyetin hakkını verenlerin artık «keşke»lerle işi olmaz. Mü’min, geçmişin karanlık sayfalarına bakarak ümitsizliğe kapılmaz; aksine onlardan nedâmet duyar, ders alır ve gelecekte yapacağı iyilik, güzellik, hayır işlerine döner. Çünkü samimî ve ihlâslı bir tevbe; geçmişin bütün kirlerini, paslarını ve cüruflarını temizleyip atar.

 

Şeytan, bazen Allâh’ın rahmetiyle insanları kandırmaya çalışır. (Bkz. Fâtır, 5) Bu noktada insanın akıllı ve uyanık olması, ifrat/tefrit dengesini gözetmesi gerekir. Rabbimiz’in bize olan sevgisi, rahmeti, merhameti sonsuz ve sınırsız. Bu sevgiye ve merhamete lâyık olmak, Rabbimiz’e karşı kusur etmeden kulluğumuzu yerine getirmeye gayret etmek en mühim vazifemiz. Yaptığımız en ufak bir hata sebebiyle bile olsa; O’nun kapısına varıp, acziyetimizi idrâk etmekten imtinâ etmemeliyiz. O’nun kapısından başka gidecek yer yok. O kapıdan başka kapı arayan «keşke»nin dolambaçlı yollarına adım atar.

 

«Keşke» demek yerine; iyi ki secde var, Rabbimiz affedici, her gecenin sabahı olduğu gibi her günahın da bir tövbesi var diye şükretmek lâzım.

 

Zaman, geri dönmez… Ama kalp; yönünü döndüğünde, Rabbin kapısı ardına kadar açıktır. «Keşke»yle oyalanma; bugün duânın ve tövbenin vaktidir. Bugün; «Elhamdülillâh ki hâlâ buradayım!» deme vaktidir.

 

Şimdi sus!..

 

Ve derin bir nefes al. Çünkü hâlâ yaşıyorsun. Çünkü hâlâ Rabbin sana mühlet veriyor. Çünkü hâlâ bir secdeyle her şeyi değiştirebilirsin. Yarını kurtaracak bir şey varsa, o da, geçmişe; «Keşke…» demek değil, bugüne ve yarına; «Bismillâh!» demektir.

 

Rabbimiz; gönlümüzden, zihnimizden ümitsizliğe dair, ye’se dair her ne kırıntı varsa temizleyip atsın. Onun yerine; kendisinin Kādir-i Mutlak olduğunun, her şeye gücünün yettiğinin ve kapısının herkese açık olduğunun idrâkini yaşatsın. Küçük ve büyük hatalarımızı, kusurlarımızı affeylesin. Âmîn