Saâdete Vesile Nimet; ZAMAN

B. Cahit ÖZDEMİR bcahit@hotmail.com

 

 

Zaman; kâinâtın yaratılmasından itibaren var olan, fânî olmaları itibarıyla varlıkların hâllerinin ve ömürlerinin işaretlenebildiği, ölçülebildiği bir vâkıadır. Süreklilik arz eden, akan bir vasfı olması dolayısıyla; geçmiş, hâl ve gelecek olarak sınıflandırılan hususiyetinden, insanın zamanı kullanma keyfiyeti önem arzetmektedir. Tasavvufta «İbnü’l-vakt» ve «Ebu’l-vakt» mefhumları, zamanın en verimli şekilde kullanılabilmesi maksadına mâtuf olarak tarif edilmiştir.

 

Sâdî-i Şîrâzî Hazretleri’ne;

 

“–Her zaman mesut olmanızdaki sır nedir?” diye sorarlar. Hazret, ibnü’l-vakt olma sırrını âşikâr ederek şöyle cevap verir:

 

“–Kalıcı olmayan şeye gönül bağlamam. Yarın bir sırdır, onun için endişelenmem. Dün bir hâtıradır, hasretini çekmem. Bugün ise bir hediyedir, kıymetini bilirim.”

 

İnsanın hayatında dünya ve âhiret; birbiri için lâzım olan, birbirini tamamlayan iki âlemdir. Birini reddedip diğerine bağlanmayı düşünmek, aklselîmden mahrumiyetin bir alâmetidir.

 

“Hikmet ehli buyurur ki; «Dünya için, dünyada kalacağın kadar çalış; âhiret için, âhiretin müddetine göre çalış; Allah Teâlâ’ya muhtaç olduğun kadar itaat et; cehenneme dayanabileceğin kadar günah işle.»1

 

Burada bütün mesele, hadîs-i şerifte buyurulduğu üzere, iki cihan saâdeti için;

 

Allâh’ım! Gerçek hayat sadece âhiret hayatıdır.” (Buhârî, Rikāk, 1) gerçeğinin künhüne vâkıf olabilmektir.

 

Gönül ehli, dünyayı âhiretin tarlası olarak işaret ederler.

 

Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri buyurur:

 

«Dünyanın bir günü, âhiretin bin senesinden daha hayırlıdır. Çünkü dünyanın bir gününde rızâ-yı ilâhîyi tahsil etmek imkânı vardır. Âhirette ise dünyadaki gibi amel-i sâlihler yapıp da kazanma imkânı yoktur. Orada sadece hesap vardır.»

 

Mevlânâ Hazretleri de, âhireti kazandıracak bu tarlanın ekilmesindeki öneme;

 

«Sen hiç buğday ektin de arpa bittiğini gördün mü?» diye işaret buyurur.”2

 

Dünya hayatının önemine dair, şöyle bir rivâyet vardır:

 

Hazret-i İlyas –aleyhisselâm, ölüm meleğini görünce dehşete kapılarak ürperir. Azrâilaleyhisselâm, bunun sebebini merak ederek;

 

«–Ey Allâh’ın Peygamberi! Ölümden mi korktun?» diye sorar. İlyas –aleyhisselâm– cevaben;

 

«–Hayır! Ölümden korktuğum için değil, dünya hayatına vedâ edeceğim için bu hâldeyim…» der. Sonra da sözlerine şöyle devam eder: «Dünya hayatında Rabbime kulluk yapmaya, iyilikleri emredip kötülüklerden men etmeye gayret ediyor, vaktimi ibâdet ve amel-i sâlihlerle geçiriyor, güzel ahlâk ile yaşamaya çalışıyordum. Bu hâl benim huzur kaynağım oluyor, gönlüm sürûr ve mânevî neşelerle doluyordu. Ölünce bu zevk ve lezzetlerden mahrum olacağım ve kıyâmete kadar mezarda rehin kalacağım için mahzun olmaktayım!»”3

 

Milletimizde olduğu gibi, diğer kültürlerde de; zaman mefhumuna gereken değer verilmiştir. Bu cümleden olarak; “Vakit, nakittir.” atasözü, diğer dillerde de yer almaktadır. Burada zamanın nakde çevrilebileceği mânâsından daha çok; zamanın bir ânının bedeli olan değeri hiçbir servetin karşılayamayacağı mânâsı düşünülebilir. Nitekim ne geçen bir ânı geri almak mümkün olabilir ne de durdurmak.

 

Rasûlullahsallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimiz, biz ümmetini îkaz sadedinde;

 

«–Ölüp de pişmanlık duymayacak hiçbir kimse yoktur!» buyurmuştu.

 

«–O pişmanlık nedir Rasûlâllah?» diye soruldu.

 

Efendimiz –sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

 

«–Ölen, muhsin (ihsan sahibi, hayır ehli, sâlih) bir kişi ise, bu hâlini daha fazla artıramamış olduğuna; şayet kötü bir kişi ise, kötülükten vazgeçerek hâlini ıslah etmediğine pişman olacaktır.» cevabını verdiler.” (Tirmizî, Zühd, 59/2403)4

 

Hiçbir şey yapmadan, istirahat etmek şeklindeki yanlış bir tatil anlayışıyla, maalesef değerine paha biçilemeyen zamanın heder edilmesi, yaygın bir vâkıadır. Bunun menfî neticesi hususunda merhum Ord. Prof. Dr. Ali Fuat BAŞGİL;

 

“Gençliğini eğlenmekle geçiren, ihtiyarlığını ağlayarak geçirir.” der. İlim adamları, zihnin âtıl kalmasının, bu süreye bağlı olarak zihni zayıflattığını; kafanın dinlenmesi için en iyi yolun, farklı dallarla meşguliyet olduğunu belirtiyorlar. Okulların uzunca bir tatile girdiği bu günlerde; istikbâlimizin yıldızları olan çocuklarımızın, gençlerimizin hem zihin tembelliğinden kurtarılması hem de bu vatanın bir ferdi olarak yetiştirilip iki cihan saâdetine liyâkat kazanabilmeleri için, zamanlarını en verimli şekilde kullanabilmelerinin temin edilmesi büyük önem arz ediyor.

 

__________________

1 Osman Nûri TOPBAŞ, Müslümanın Gönül Dünyası (islamveihsan.com)

2 Osman Nûri TOPBAŞ, Altınoluk, sa. 381.

3 Osman Nûri TOPBAŞ, Hak Dostlarından Hikmetler-1, Erkam Yay. (islamveihsan.com)

4 Osman Nûri TOPBAŞ, Altınoluk, sa. 412.