ERİNÂ MENÂSİKENÂ…
Hasan TOPBAŞ hasantopbas87@gmail.com
Meşakkat dolu birçok imtihanı, gösterdikleri müthiş teslîmiyetleri sayesinde kazanıp, gelecek nesillere her dâim bir sabır rehberi olmuş o yüce baba-oğula mühim bir vazife daha verilmişti:
Allâh’ın beytinin yeniden inşâsı…
Nitekim Âdem –aleyhisselâm– tarafından ilk kez yükseltilmeye muvaffak olunan bu mukaddes bina; zamanın tahribatı neticesi, pek çok defa yenilenmeye ihtiyaç duymuştu…
Dolayısıyla, bu kutlu işi tamamlamak üzere besmeleyi çeken Hazret-i İbrahim –aleyhisselâm– ve oğlu Hazret-i İsmail –aleyhisselâm-; bir taraftan şevkle çalışıp, bir taraftan da asırlar boyu medeniyetimize damgasını vuracak muazzam ilticâlarını Rablerine şöyle iletmekte idiler:
رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَٓا اُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَۖ وَاَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَاۚ اِنَّكَ اَنْتَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ ١٢٨
“Rabbimiz!
•İkimizi yalnız Sana teslim olanlardan eyle!
•Neslimizden de Sana teslim olacak bir ümmet getir!
•Bize hac ve kurban gibi kulluk usûllerimizi göster ve tevbelerimizi kabul buyur.
Şüphesiz tevbeleri kabul eden ve çok merhametli olan ancak Sen’sin!” (el–Bakara, 128)
İşte, mü’min gönüllere her okunuşunda bir inşirah bahşeden bu hikmetli duâda geçmekte olan ve; «ibâdet/kulluk usûlleri» mânâsına gelen; «Menâsik» kelimesinin, zaman içerisinde;
«Hac mevsiminde, belli bir usûl ve sıraya göre yapılması gereken; ihram, tavaf, vakfe, sa‘y vb. ibâdetlerin tamamı»nı kapsayan bir ıstılaha dönüştüğünü belirtmek isteriz.
İSLÂMÎ KÜLTÜRÜMÜZDE YENİ BİR SAHA
Yukarıda çıkış menşeine kısaca yer verdiğimiz bu ıstılah; «menâsik-i hac» nâmıyla, yeni bir edebî türü meydana getirmiş olup; söz konusu eserler hac vazifesinin îfâsı ile ilgili temel bilgiler vermeyi gaye edinmiş, fıkıh kitaplarının ilgili bölümlerinin derlenmesi neticesi de mensur ve manzum şekillerde kaleme alınmıştır.
İlk örnekleri hicrî 16. asra tarihlendirilen «Menâsik» eserlerinde, ekseriyetle şu mevzular ele alınır:
•Haccın kimlere farz olduğu,
•Hacca giden şahıslar üzerine vâcip ve sünnet olan hükümler,
•Haccı inkâr, terk ve tehir edenlere dair hükümler,
•Hac seferinin edepleri,
•Haccın tarifi; farzları, vâcipleri ve sünnetleri,
•Haccın âdâbı,
•İhram hususuna dair etraflı malûmat,
•Tavaf, sa’y, Arafat’ta vakfe ile Minâ-Müzdelife arasında uyulması gereken erkân,
•Kurban kesmek ve tıraş olmak gibi mevzularda bilgilendirmeler,
•Kıran haccı hakkında bilgi,
•Mekke-i Mükerreme ile Medîne-i Münevvere’deki ziyaretgâhların tanıtılması,
•Bedelü’l-haccın (başkasının yerine îfâ edilen hac) şartları,
•Hac yolu üzerindeki menzillere dair (bilhassa Kudüs) malûmat.
SANAT AÇISINDAN MENÂSİKLER
Dil ve Üslûp
•Hacı namzetleri için bir nevi el kitabı hüviyetinde olan söz konusu eserlerde, yalın bir dil kullanılmış ve aşırı sanatlı ifadelerin yer almamasına mümkün olduğunca dikkat edilmiştir. Bazı misaller verecek olursak;
Hacca Hangi Diyarlardan Gelindiğine Dair
Kimi idüb merhale-i Rûm’ı tay,
Kimisi erbâb-ı memâlik-i Rey.
Kimisi huccâc-ı arâzi-i Hind,
Kimisi mensûb-ı ekālîm-i Sind.
Kimi kadem-sûde-i Berber-zemîn,
Kimi Yemen halkı kimi ehl-i Çin.
Her biri nâzır ola kim nev-arûs,
Her birinin hâhişidür hâk-pûs.
* huccâc: Hacılar. * ekālîm-i Sind: O devirde Güney Pakistan’a verilen isim. * kadem-sûde-i Berber-zemîn: Kuzey Afrika diyarının toprağını çiğneyip gelen. * nev-arûs: Yeni bir düğün. * hâhiş: Arzu. * hâk-pus: Toprağı öpmek.
(Moralı Bahtî, Manzûme fî-Menâsikü’l–Hacc, h. 1053 / m. 1643)
Haccedebilecek Kimselerde Bulunması Gereken Şartlar
Kaçdurur dirsen vücûb-ı şart-ı hacc-ı zü’l-hilm,
Tāat-i İslâm akl u hürriyet bülûğ vakt ü ilm.
Bu yedi şartın biri olmaya farz olmaz o hac,
Akl ile dîn olamaz var cehle tevbe it kaç.
* kaçdurur: Eski Türkçede «Kaçtır?» mânâsındaki kelime. * vücūb-ı şart-ı hacc-ı zü’l-hilm: Makbul bir haccın mutlak şartları.
Haccın Farzları Meyânında
Fi’l-hakîka farzı üç, ihrâm vukûf ile tavâf,
Rahmetullâh metin içre altıdır hıfz eyle sâf.
Telbiye niyyet vukûf tertîb tavâf mutlak tavâf,
Niyyeti tasrîh iden metn-i musannif itme lâf.
* fi’l-hakîka: Gerçekte, aslında. * vukûf: Vakfe yapmak, * tasrîh etmek: Açıkça anlatmak, * metn-i musannif: Yazarın, muharririn metni.
(Konyalı Seyyid Mehmed Efendi, Menâsik-i Hac, h. 1110 / m. 1698-99)
Hac Yolundaki Menzillerden (Kudüs-i Şerif)
Acâyib yir imiş Kuds-i mübârek,
Yaratmış ânı sun‘ından Tebârek.
Bir ulu şehrdür daşdan kireçden,
İçinde bir evi yokdur ağaçdan.
O yirdedür bilün Sahre vü Aksâ,
Gice gündüz âna göz dikse baksa.
Müzeyyendir münakkaşdur müretteb,
Cemîi altun işidür müzehheb.
Görünce gözüm ânı sevdi cânum,
Geri gitmeği unutdum i cânum.
* sun‘: Yaratmak. * Tebârek: Cenâb-ı Hak. * Sahre: Kubbetü’s-Sahra, Mîracda Peygamberimiz’in bastığı taşın üzerine yapılan kubbe * müzeyyen: Süslenmiş, bezenmiş. * münakkaş: Nakışlı. * müretteb: Tertipli, düzenli. * müzehheb: Altınla işlenmiş.
(Ahmed Fakîh, Kitâbu Evsâf-ı Mesâcidi’s-Şerîfe, milâdî 15. asır başı)
Diğer Sanatlı Unsurlar
•Kitapların yazımında «harekeli nesih hattı»nın tercih edildiği bilinmektedir.
•Eserlerin başlangıç kısımlarına ve sayfa kenarlarına tatbik edilen bezemelerde, meydana getirildikleri devre ait tezyinâtın etkisi görülmekte olup; klâsik devirde yazılmış ise gelenekli motifler, 18. asır ve sonrasında ise daha çok batı tesirinde gelişen süsleme elemanlarına yer verilmiştir.
•Son olarak; fotoğraf cihazlarının henüz îcat olunmadığı bir devirde, hacca gidecek şahısların mukaddes mekânlar hakkında bilgilendirilmesi maksadıyla, minyatür sanatından da bolca istifade edilmiş ve bu sayede, günümüzde mevcut olmayan birçok mekân ve eşyaya ait detaylar (Surre mahmilleri, sahâbî türbeleri gibi) kayıt altına alınmıştır.
Ortalama bir menâsik kitabında bulunan tasvirlerden, en mühimlerine değinecek olursak;
(Kâbe-i Muazzama; girişler [bâb] ve makamlar)
(Arafat Dağı; Mescid-i Nemire ve bugün mevcut olmayan surre mahmilleri)
(Medîne-i Münevvere; Mescid-i Nebevî ve Ravza-i Mutahhara)
(Kudüs-i şerif; Mescid-i Aksâ ve Kubbetü’s-Sahre)
Cenâb-ı Hak, cümle huccâcın haccını mebrûr eylesin!..