RÂYETE MEYLEDERİZ -2-
Prof. Dr. Harun ÖĞMÜŞ harunogmus@gmail.com
Bir buçuk yıldır tarihin en vahşî saldırılarına göğüs geren Hamas ve diğer direnişçilerle medenî (!)
dünyanın gözü önünde iğrenç bir soykırıma tâbî tutulan Gazze’nin asil insanlarına…
(1578’de başlayan Osmanlı-Safevî Savaşı bütün şiddetiyle devam etmektedir. Bu savaşta; Osmanlı’ya, yardım etmek üzere gelen ve büyük yararlılıklar gösteren Kırım hanzâdelerinden Gāzî Giray Safevîler tarafından esir alınmıştır.)
İKİNCİ SAHNE
ŞAHISLAR:
Gāzî Giray (961-2/1554-1016/1607): Osmanlılara gönülden bağlı Kırım hânı. Onlarla birlikte birçok savaşa girmiş bir cengâver olup, aynı zamanda şair, münşî, mûsıkîşinas ve hattat bir hükümdardır.
Hamza Mirza (ö. 994/1586): Safevî şehzâdesi. Esir edilmiş olan Gāzî Giray’ı savaş hâlinde olduğu Osmanlılara karşı kullanmak ister.
(Alamut’ta Hamza Mirza’nın dairesi, 1584
Hamza Mirza ve Gāzî Giray karşılıklı sedirlerde oturmaktadırlar.)
HAMZA MİRZA:
Şimdi bak kadri büyük hanzâdem!
Boş mudur “Han” deyişim, eyle kerem!
Han olursun diliyorsan zîrâ,
Şartlar hayli müsâit bu sıra!
Döndü sen burda iken çünkü felek,
Feleğin âdeti zâten dönmek!
O senin sözde yakın arkadaşın,
Ki odur âmili aslen savaşın.
Özdemiroğlu’nu kasteyliyorum,
Anladın sen de pekâlâ, malûm!
(Bu ithamları duyunca irkilen Gāzî Giray daha da meraklanıp kuşkulu gözlerle bakarak dinler.)
Çıktı orduyla geçen ay Kırım’a,
Attı imzâ nice haksız kıyıma.
Âkıbet can vererek düştü Giray!
Oldu vîran güzelim Bahçesaray!
Girdi hanzâdeler el-an savaşa,
Uğraşır geçmek için hepsi başa!
Senden üstün mü Saâdet ve Murâd?
Sen kadar etti mi onlar da cihâd?
Onların hangisi hattat, şâir?
Beste yapmakta mı yâhut mâhir?
Sen değil, onlar olurlar ise han,
Hak mıdır böyle bir iş Allah’tan?
Ehliyetsiz kişiler oldu mu baş,
Baş yararlar yaparız derken kaş!
Düşmesin memleketin ellerine,
Girmez artık ebediyyen düzene!
Hizmet ister bugün ülken senden,
Onu kurtarmaya koş erkenden!
Safevîler olarak bak bizler,
Seni destekliyoruz, etme keder!
Senin ardında tutup saf şimdi,
Alalım tahtını lütfen, haydi!
Kırım, Îran demeyip bir olalım,
Özdemiroğlu’na hançer çalalım!
O nasıl benzeri yok bir hâin,
İyilik bilmeyen arsız bir hin!
Ne bilir hakkı, ne vardır haddi!
“Beni destekledi kaç yıl?” demedi.
Bak nasıl kıydı o Mehmet Giray’a,
Benziyor hırsı yanan bir çıraya!
Tutuşur hırsı bir oddan ancak,
O da Osmanlı’da göz doldurmak!
(Sözün burasında Gāzî Giray’ın yüzünde bıyık altı bir tebessüm görünür.)
Nice yer hırsına kurbân oldu,
Gence, Tiflis ve Hazar kan oldu.
Doymayıp şimdi de saldırdı size,
Yeter artık gelelim kendimize!
Çok asil bir kana sâhipsin sen,
Bir aziz hâtırasın Cengiz’den!
Âl-i Osman nene lâzım, ne gerek?
Özdemiroğlu musun baş eğecek?
(Bu son sözlerle yüzündeki bıyık altı gülüş artan Gāzî Giray, mütereddittir; ancak ses etmez. Bunu hisseden Hamza Mirza sözlerini teyit eder.)
Bana hâlâ güvenin yoksa eğer,
Yaz hemen ülkene, mektup gönder!
Sor-soruştur oradan sözlerimi,
Durma hiç, durmanın artık yeri mi?
Sağlarız biz sana her türlü yolu,
İyidir ordumuzun posta kolu!
GĀZÎ GİRAY:
(İknâ olmuş gibi bir vaziyet alan Gāzî Giray, sağlamcı bir tüccar havasıyla yüzüne soğuk bir ifade vererek)
Önce bir dostumu görmek dilerim,
Ona sağlık ile ermek dilerim.
Benle birlikte edilmişti esîr,
Acabâ şimdi bu dehlizde midir?
HAMZA MİRZA:
(Gāzî Giray’ın uzlaşmacı tavrını görmekle ferahlamış olarak)
Ha şu Mehmet Bey’i dersin, tabiî!
Şimdi bir bekçi getirsin, tabiî!
(Sahne kararır)
*****
ŞAHISLAR:
Âsafî Dal Mehmet Bey (ö. 1014/1604): Şecaat-nâme müellifi olup Gāzî Giray’ın esâret arkadaşıdır. Birlikte esir olmuş, ancak ayrı yerlere hapsedilmişlerdir. Mehmet Bey, –Safevîlerin kontrolünden kendi başına kurtulsa da- Gāzî Giray’ın şefaatiyle serbest bırakılmıştır. Bu sebeple piyeste ikisi birlikte firar etmiş olarak gösterilmiştir.
Sahnedekiler: Gāzî Giray, Hamza Mirza ve Dal Mehmet Bey.
ÜÇÜNCÜ SAHNE
(İran’ın Osmanlı sınırına yakın Tebriz’de Hamza Mirza’nın köşkü, 1585.
İkinci sahnedeki aynı sedirlerde Gāzî Giray ve Hamza Mirza karşılıklı, Dal Mehmet Bey ise Gāzî Giray’ın yanında oturmaktadırlar.
Sahne Gāzî Giray’ın tanburla icrâ ettiği kendisine ait Nihâvend Peşrev’le açılır.
https://tinyurl.com/4h7ebur3)
HAMZA MİRZA:
Muhteşem! Han, bu güzel peşrev ile,
Geçti nerdeyse Merâğî’yi bile!
Bârekallah sana!
DAL MEHMET BEY:
Mâşâallah!
HAMZA MİRZA:
Mûsıkî mülküne oldun yine şâh!
Kırım’ın mülkü de yaklaştı fakat,
Alırız yazla onunçün de berât!
Çünkü hızlandı hazırlıklarımız,
Onun uğrunda akar hep varımız!
Hayli yaklaştık o yüzden sınıra
Basarız düşmanı artık bahara!
GÂZÎ GİRAY:
Buna kalkıp göbek atsak yeridir,
Çok sıkıldık ama çoktan beridir!
HAMZA MİRZA: (Gülerek)
Ava çıkmak diliyorsun yine sen!
Gün doğarken gidelim istersen!
GÂZÎ GİRAY:
Hamza, hay sen yaşayıp vâr ol emi?
HAMZA MİRZA:
Benim ancak bu kez arslan sehimi!
(Kahkaha atarlar, sahne kararır)