Kurtar Beni Oğlum!

Ali Rıza BUL

Yurtdışında çalışan bir gurbetçimiz, oğlunu İstanbul’a getirmişti. Yaban ellerde kayıp gitmesinden korktuğu oğluna millî-dinî şuur kazandırmak için, onu bir eğitim müessesesine emanet etmeye karar vermişti. Veda ederken; çocuğuna, nasıl bir sorumluluk üstlendiğini şu cümleyle özetleyiverdi:

«–Oğlum, beni cehennem azabından kurtar!»

Aslında şuurlu baba; “Ey îman edenler! Kendilerinizi ve ailenizi, yakıtı insanlarla taşlar olan o müthiş ateşten koruyun.” (Tahrim, 6) âyetini dile getiriyordu. Oğluna âdeta; «Ben üzerime düşeni yapıyorum, sıra sende!» diyordu.

Bu yanık söz üzerine, çocuk da mesajı aldı. Sorumluluğunu anladı. Yapabileceklerinin farkında oldu. Kendindeki hazinenin farkına vardı. Hem kendisini hem çevresindekileri kurtarması gerektiğini anladı. Şimdi o çocuk her alanda ustalaşma çabasında. Ben inanıyorum ki muzaffer de olacaktır. Çünkü inancı, azmi ve hedefi var. Üstadın dediği gibi;

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan doğuran kısrak utansın!

Mevlânâ da bir babaydı. Ve onun oğluna verdiği öğütler, bugün tüm gençliğe hitap eden bir nasihat-nâmedir. Niyeti, yüzlerce yıl dünyaya gölgelik edecek bir çınar yetiştirmek olanlar bu nasihat-nameyi iyi okumalı. Çünkü Mevlânâ’nın dediği gibi; «İçi boş çekirdek fidan olmaz.»

Evlâtlarımız bizim en büyük hazinemiz. Evlâtlarımıza öğütler konusunda Hazret-i Mevlânâ’nın; oğlu şahsında tüm gençliğe söylediği şu sözleri dikkate değerdir:

“Bahâeddin, fazla bir şey isteme ve hiç kimseden de fazla olma! Merhem ve mum gibi ol, iğne gibi olma! Eğer bir kimseden fenalık görmek istemiyorsan, fena söyleyici, fena öğretici, fena düşünceli olma. Çünkü bir adamı dostlukla anarsan, daima sevinç içinde olursun. İşte o sevinç cennetin ta kendisidir.”

“Eğer daima cennette olmak istersen, herkesle dost ol. Kimsenin kinini yüreğinde tutma. Bir düşmanının kırk gün iyiliğini ve hayrını söyle, o düşman senin dostun olur; çünkü gönülden dile yol olduğu gibi, dilden de gönle yol vardır.”

Hayat, gülmeyi; sevgi, hak etmeyi; vefa, unutmamayı; dostluk, sadık kalmayı bilenler içindir. (Mevlânâ) Ve vuslat, hasret çekenler içindir. Mevlânâ’nın hayatı hasretti. Ölümü de vuslat oldu.

Kendimiz, evlâtlarımız ve toplumumuzun mes’ûliyet ateşinden kurtulması böylece, ölümün bizlere de vuslat olması dileğiyle…