RÜKÛDA BİR MİNARE

M. Faik GÜNGÖR m.f.g.023@hotmail.com

 

Süzülsem kartal gibi, konsam kaya başına,
Mendil olsam bu şehrin, damlayan gözyaşına.

Yürüsem seher vakti, rehâvete düşmeden,
Abdest alsam, zemzemî üç lüleli çeşmeden.

Varsam Sara Hatun’a, yürüyüp caddesinde,
Cumayı, Selçuklunun kılsam seccadesinde.

Gidip kabri başına, sabahı Beyzâde’ye,
Bir Fâtiha göndersem, Hacı Hulusi Bey’e.

İzin çıksa uğrasam, Çubuk Bey konağına,
Dîvanda selâm dursam, yüz sürsem otağına.

Öğleyin Sütkale’de, zikre dalsam mâzîyi,
Haçlıyı dara çeken, Sultan Belek Gazi’yi.

Kaç kavim geldi geçti, kaçı yok oldu burda,
Kaçının mührü hâla, okunur bu diyarda.

Bir zamanlar mehterle, şenlenirdi bu yerler,
Soku başında; kılıç-kalkan oynardı erler.

Çayda Çıra’nın mumu, yakılsın yeni baştan,
Hâfız Emmi, Tasalı, makam tutsun yavaştan.

Ankuzu Tepesi’nde, işitilsin sesimiz,
Can versin Elezber’e, Hoyrat’a nefesimiz.

Harput Ulu Cami’de, rükûdaki minare,
Odur garip gönlümü, aydınlatan sitâre.
10 Ocak 2020, Harput