TAHMÎS-İ GAZEL-İ NÂBÎ

EDÎBÎ (Recep YILDIZ) nazbelli@yahoo.com

Vuslat diye bir sevgili hülyâdan usandık,
Hülyâ diyerek hâlbuki dünyâdan usandık,
Bin «lâ» diyerek bir sefer «illâ»dan usandık,
Bir devlet için çerhe temennâdan usandık,
Bir vasl için ağyâra mudârâdan usandık…

Edhem gibiyiz, bindiğimiz tahtı unuttuk,
Uzlet bize düşsün diye tenhâları tuttuk,
Cennetteyiz ammâ kuru bir buğdayı yuttuk,
Hicran çekerek zevk-i mülâkātı unuttuk,
Mahmûr olarak lezzet-i sahbâdan usandık…

Bir «lâ» deme keffâretidir bin sefer «illâ»,
«İllâ» diyenin yazgısıdır Hazret-i Mevlâ,
Bundan mı düşer çöllere, hep âşık-ı Leylâ,
Düştük katı çokdan heves-i devlete ammâ,
Ol dâiye-i dağdağa-fermâdan usandık…

Deryâya düşer kor, su nasıl nârına yanmaz!
Gam defteri âşıklığı yanmak gibi sanmaz!
Can tende iken sevmeyi sevmek diye anmaz,
Dil gamla dahî dest u girîbandan usanmaz,
Bir yâr için ağyâr ile gavgādan usandık…

Bitmiş ne yazık şimdi o meşhûr hikâyet,
Artık ne temennâ, ne mudârâ, ne şikâyet,
Bilmezmiş Edîbî senin aşkından ol âfet,
Nâbî ile ol âfetin ahvâlini naklet,
Efsâne-i Mecnûn ile Leylâ’dan usandık…

Vezni: mef’ûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün