ENBİYÂ YOLU -2-

TÂLÎ (Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI) tali@yuzaki.com

Sen, Hazret-i Âdem gibi ihsanlara nâil…
Mihrâb-ı melekken yine şeytanlara mâil!
Esmâ-yı ilâhiyyeyi ârif ama câhil,
Cennette bulunmuş iken âteşlere dâhil…
Sen Âdem’in evlâdı ya Hâbil ya da Kābil,
Bir yol arıyorsan sonu cennetlere sâhil,
Vermiş Yaradan, her yeni peygambere temsil,
Binlerce yıl olmuş deme, her an kılavuz bil.

Onlar nice himmet ve azim sâhibidirler…
Onlar yüce hikmet ve ilim sâhibidirler…
Onlar ki hatâdan yüce Rabbimce korunmuş…
Onlar ki günâh işleme kastından arınmış…
Son buldu nübüvvet ve vahiy onlara mahsus,
İlhâm-ı ilâhiyye gönül olmalı fânus…
Bir yâd-ı cemil verdi, selâm eyledi Mevlâ…
Âlemde nebî kervanı hükmetmede hâlâ…
(…)
Sen Hazret-i Dâvud gibi çınlat da semâyı,
Bul, Hazret-i Lokman gibi her derde devâyı,

Geç, Hazret-i Mûsâ gibi zâhir denizinden,
Git, Hazret-i Yûşâ gibi irfânın izinden!
Kal, Hazret-i Hârun gibi sâdık ve mülâyim;
Dur, Hazret-i Dâvud gibi dünyâlığa sâim…
Göster Zekeriyyâ gibi; «Neslim!» diye gayret;
En zorlu musîbetlere en zirvede sabret…
Haşr ibreti al, sen de Üzeyr’in eşeğinden…
Sıdk ibreti al, Kehf’in o sâdık köpeğinden…
Âdem gibi çıktın ama cennet beşiğinden,
İdris gibi gir, çıkma şu Firdevs eşiğinden…

Engelleri teşvik bilen, en sağlamı geçti…
Peltek idi Mûsâ’da dil, Allâh onu seçti…
Her Fâtiha, Mûsâ gibi var Hakk’a kelîm ol…
Îsâ ve Halil meşrebi ol, halka halîm ol!..
Ver sen de terâzîne Şuayb’ın ayarından…
Kul hakkına dikkat ile Mîzân’a hazırlan…
Te’sirli konuş, sır ve delil gönlü kuşatsın;
Leyyin sözü seç, kalbini küfrün, yumuşatsın…
Haksızlığı Yahyâ gibi haykır ümerâya,
Yoklukta moral vermeli sözler fukarâya,
Bilhassa eğip bükmeye gelmez sözü söyle…
Hak elçilerin sözleri baştanbaşa böyle…
Onlar ki küfür hâlini etmez de bahâne…
En tatlı, zarif sözleri söyler ebeveyne…

Hortlar bugün azgınlığı Âd’ın ve Semûd’un,
Takvâyı öven gür sesi ol Hazret-i Hûd’un…
Sen sergile Sâlih gibi şahsiyyeti baştan…
İstense şahâdet, çıkar ispâtını taştan!
Zülkarneyin ilmiyle cehâletlere sed çek…
Şark ehline, garp ehline yol bulmalı gerçek…
Al hisseni ihyâ eden Îsâ nefesinden,
Kurtarmalısın rûhunu deccal kafesinden…
Doğmuştu kısır vâlideden, yaşlı pederden…
Bir müjde ol İshak gibi, çık gel ötelerden…
Gel, Lût gibi bir tek kişi kalsan bile şaşma!..
Mecbur isen; ahlâksıza katlan da bulaşma!..

Gayretleri zannetme ki nisyân olacaklar…
Ukbâya kadar Hazret-i İlyâs’a selâm var…
Ten gömleği toprak ama rûh özde semâvî,
Bak Elyesa, Tevrât ile bulmuştu tedâvî…
Teslîm oluşun, Hazret-i Zülkifl’e yaraşsın…
Zincirleme ecrin nice bin katları aşsın…
Doğ Hazret-i Îsâ gibi imkânsıza rağmen,
Bir ruh gibi yüksel göğe, mâdem öleceksen!
Can Ahmed’in iclâlini etmek için ikrâr…
Îsâ inecek, ümmet-i Ahmed ile tekrar…

Sen, Ahmed-i Muhtâr’a muhabbet ile bağlan,
Binlerce nebî oldu vezir; Nur ise sultan!
Binlerce nebînin nice mümtaz sıfatından…
Hepsiyle mücellâ idi Peygamber-i Zîşan!
Âteşleri gülzâr eden ecdâdı peşinden,
İnsanlığı kurtardı cehennem ateşinden…
Taş kalpli nesilden çıkarıp en yüce fecri…
Deryâları yarmak ne ki çâk eyledi bedri!
Mevtâ idi, âmaydı, devir câhiliyetti…
İhyâ ve devâ etmeye «bir nefha»sı yetti!
Hiçbir bedel olmaksızın olduk O’na ümmet…
Nîmetle müsâvî mi ya bizlerdeki gayret?

Tâlî, ulu kervâna selâm eyleyelim biz,
Son faslı salâtlarla hitâm eyleyelim biz!

Vezni: mef’ûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün

04 Şubat 2007-22 Ekim 2011