MÜFLİS
Mehmet OSMANOĞLU
Zulüm boğaza dayandı, beklemeye hâl kalmadı.
Ateş yandı su da yandı, söndürecek kul kalmadı.
Can titremez gördüğünden, gün beter önceki günden,
Sabır halatı kökünden; koptu tahammül kalmadı.
Peşin verileni seçtik, biz böyle mi âhidleştik?
Hadi elden, dilden geçtik; buğzeden gönül kalmadı
Gözü döndükçe zâlimin, birikti içimizde kin,
Başlar eğilmedi lâkin; dik durmaya bel kalmadı.
Zulmün poyrazı esince, gündüzleri sürdü gece,
Târumâr oldu bağ, bahçe; gülşeninde gül kalmadı.
Bu kokuşmuş pis devirden, yüz çevirdi aşktan, gülden,
Figānını yuttu birden; inleyen bülbül kalmadı.
Çoluk çocuk, kadın-erkek, mezar toplu değil, tek tek,
Nerde Hamza, kimde yürek? Sormaya mecal kalmadı.
Oluk oluk aktı kanlar, seyrettik hep müslümanlar,
Dilde pelesenk yalanlar; kanmaya masal kalmadı.
Erlik pazarıysa meydan, tüccarını insan kılan,
İflâs etti ehl-i îman; tezgâhında mal kalmadı.
Acz damarı geldi aşka, niyaz uçtu sırlı köşke,
Yine ebâbilden başka tutunacak dal kalmadı.
Arzı, Arş’ı sardı zulüm, yumak yumak düğüm düğüm,
Belki çare olur ölüm; başka çıkar yol kalmadı.