247. Sayı Takdim
Kıymetli Okuyucularımız,
Adanmak… Bir koyun gibi, sahibi tarafından adanmak değil. İradesini kendi iradesiyle, Allâh’a râm etmek. Bir mıknatısa tutulmuş gibi çekilmek… Pervâne olmak, kurban olmak… Mehmed Âkif’in, Peygamber âşığı Sudanlı’ya tercüman olarak dediği gibi:
İrâdem olduğu gündür Sen’in irâdene râm,
Bir ân için bana yollarda durmak oldu harâm.
Bir koyunun eti var, derisi var. Bir insanın, bedeni olduğu gibi, rûhu da var. Gönlü, iradesi, emeği, heyecanı, şevki ve azmi var. Sonsuz mesafeleri ancak bunlarla aşabilirsin. Necip Fazıl da Hakk’a adanmayı bir başka ifadeyle dile getiriyor:
Başını bir gayeye satmış kahraman gibi,
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
Kurulup şiltesine bir tahtırevan gibi,
Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!
Evlât ile ebeveyn, talebe ile hoca, mürîd ile mürşid ve nihayet ümmet ile Peygamber arasında, öyle bir gönül râbıtası kurulur ki; o adanış bir cereyan hattı gibi hedef gönle akar, iki kalp tek bir gönül gibi çarpar… Hazret-i İsmail’in, Halîl ile, Hazret-i Meryem’in ve Enes bin Mâlik’in annesiyle adanış hususundaki müşterek hissiyâtı gibi.
İşte Fahr-i Kâinât Efendimiz’in içtimâî, tarihî ve eğitimle alâkalı mûcizesi buydu: Hakk’a adanmış bir nesil yetiştirebilmek. Servet dağıtarak, nefisleri doyurarak, beyin yıkayarak değil; gönülleri nakış nakış işleyerek… Kapağımıza yansıyan bir başka ifadeyle;
O –sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Mîrâsı;
HAKK’A ADANMIŞ MÜ’MİN
Mîras, öylesine seçilmiş bir kelime değil… Bir Kur’ân ve Sünnet mefhumu…
•Mîras, kolayca elde edilen… O’na teşekkür etmeli, fert ve cemiyet O’na medyûn olmalı…
•Mîras; kolay elde edildiği için, kıymeti yeterince bilinmeyen… Mîrasyedi olmamalı, kıymeti idrâk edilmeli.
•Bir emânet, bir vasiyet gibi bu nebevî mîrâsa sahip çıkılmalı… Bir sonraki nesle ulaştırma vazifesinin de bizim omuzlarımızda olduğu idrâk edilmeli.
•Hele hele redd-i mîras ahmaklığına düşülmemeli. Bu büyük dâvâ, hor ve öksüz bırakılmamalı.
Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; insanların tercihlerinde milyonlarca farklı yön var gibi gözükse de, sonunda hepsinin iki rotaya, ya cennet ya cehenneme açıldığını söyledikten sonra âyetler ışığında şu tespitte bulunuyor:
Her nimet bir çatal oluşturur: Biri nefse, diğeri Allâh’a adanmaya açılan bir yol ayrımı. Efendimiz’in mîrâsı ise dâimâ Hakk’a adanmayı seçen bir mü’min olabilmek…
Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; Velâdet Kandili’ni vesile edinerek, Ebedî Fecre köşesinde; «Rasûlullah Efendimiz’in Mîrâsı» başlığı altında Peygamberimiz’in ashâbına, nasıl bir şevk ve heyecan ile Hakk’a adanmış bir mü’min vasfını kazandırdığını kaleme aldı.
«Kıssalardan Hisseler» köşesinde ise, hârikulâde bir çiçek demeti gibi; «En Yüce Ahlâktan Müstesnâ Misaller» var.
Peygamber mîrâsını şerh edersek; ilim, Kur’ân-ı Kerim, hadîs-i şerifler, ölümsüz hakikatler… O mîrâsı, Arap kültürü diye boğmaya kalkışanlara da cevap verilmeli.
Dosyamızda ve şiirlerimizde Mevlid Kandili’nin feyiz ve bereketi var. Umarız sizlere Efendimiz’in gönül mîrâsından bir nebze taşır.
Yüzakıyla…