FARKINDA MISIN?

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ)

 

Dünyâdaki son dakka bu, farkında mısın sen?

Cennet nefesin var mı ecel vakti dirilten?

Mîrâca çıkan secde mi alnında nişâne?

Sağlam mı sözün, pek mi gözün, özde yüzün ne?

 

Kimsin, ebedî ruh mu, ölen gonca mı, kimsin?

Toprak mı çıban, ben mi tabip, sen mi hekimsin?

Ak akça mıdır, ömrü dokurken okunan kâr?

Çok zor kara gün, sırlar okurken, dokunan var!

Sonsuzda mı ey yolcu, bu gelgeçte mi derman?

Farkında mısın, canda mı, tenlerde mi harman?

Farkında mısın, bunca nedir yok ile varlık?

Yerden mi, semâdan mı genişlik ile darlık?

Farkında mısın, kim, var eden güç, var olan kul?

Mânâ niyedir, madde nedir, gāye nedir, bul!

Nerden nere gitmekte ezelden beri yollar?

Son köprüde farkında mısın kim seni kollar?

 

Farkında mısın, sahne kimin, söz yine kimde?

Gelmekte, getirmekte yarınlar, kime müjde?

Farkında mısın, çarkı büyük şimdiki hâlin?

Feryâdını duydun mu nedir dünkü hilâlin?

Gün gün oku, mâzîde hayat dersi, niçindi?

Farkında mısın, sâde ömür, Allah içindi!

 

Îmanla nasîbindi, kazandık ne zaferler,

İslâm ile bambaşka fazîletti hünerler!

Dünyâya adâlet ve hidâyet dağıtırdık,

Erdik yüce dâvâya şehidler gibi sâdık!

Ettik özü Allâh’a ve Peygamber’e şâhid,

İçten dışa her şirki söküp attı bu tevhîd.

Allah sözü uğrunda coşan heybet içinde,

Her yerde, her imdâda koşan rahmet içinde,

En saygılı hürmetle, muhabbetle yürekten;

Allâh’a, neyim varsa, fedâdır, diyerekten,

Eyyûb ederek sabrı, zor anlarda da illâ,

Hikmetle bakıp; İşte, dedik: Nusret-i Mevlâ!

Azken bile yendik ne kadar çokları kat kat,

Devler bize tuş oldu cılızken bile tâkat!

Bizden değil elbette bu lutfuydu Hudâ’nın,

Gür yankısı bundandı güzel kutlu sedânın!

Hicranları toptan kül eden kalp elemiyle,

Destan dokuduk yâre fedâ aşk kalemiyle!

Öz medresenin özdü, ilim rahlesi, tahtı,

Bir başka mükemmeldi güneşler dolu bahtı.

Ordan büyüyen zirve idik, kem çene bilmez,

Ordan yetişen rûha ki hâlâ erişilmez!

Ordan yetişenler bu cihânın değeriydi,

Hem madde ve mânâda bu halkın ciğeriydi.

Âlimler ufuktaydı, fezâdan öte atlı,

Dünyâ ile ahretti ilim, çifte kanatlı.

Kimyâ ve şiir, din ve hukuk, tıp ve hesapta,

Bizden yetişen çehre, bir inciydi kitapta.

En önde idik; şerre kilit, hayra anahtar,

Her müşküle mîzânkıyâmet idi kantar!

 

Her şeyde usul vardı, vusul vardı çok ince,

Hakkıyla netîceydi her iş, yerli yerince.

İmkânsıza aşk ille bir imkânı bulurdu,

Cân, en küçücük ecre de pervâne olurdu.

Biz, en güzel ahlâkın edep âbidesiydik,

Hak şahsiyetin mührü idik dağ gibi dimdik!

Zâlimlere hiç yoktu birazcık bile tâviz,

Mazlumlara gerçek bir umut, gölge idik biz.

Taş kubbeyi gök kubbe yapan âyet-i Nur’la,

Yazdık koca târîhi saf altunla, şuurla!

 

Farkında mısın sonra kökünden ne değişti?

Sofranda niçin lokma, gâvur tepside pişti?

Yıllarca neden sinsi hücumdan yana şaştın?

Nur gönlü bıraktın da çamur nefse bulaştın!

Bir kalbe yılanlık mı gerek kuş gibilik mi?

Meydanda küheylâna çözüm, hasta ilik mi?

Hayvan gibi hisler mi bir insanda asâlet?

Eğlence midir çağdaş ahırlarda rezâlet?

Boş vakte nedir hurya, neden furya zamanda?

Yelkenler ışıldar mı çöl olmuş şu limanda?

 

Farkında mısın süslü tuzaklar niye gül gül?

Hem tilki mi hem karga mı hasbahçede bülbül?

Zümrüt, sarı, ak, pembe mi kıpkırmızı huylar?

Tevbeyle yeşermezse, azap yangını başlar!

Farkında mısın, çelme günahlar başa urgan?

Kim sâdece takvâya, kim isyâna atılgan?

Gözler mi şu sahrâda pınar sandı serâbı?

Gaflet dolu gündem mi unutturdu sevâbı?

Farkında mısın doğru nedir, eğri nedir, süz:

Düz ayna mı ters ayna mı yer-gök, gece-gündüz?

Kim mutlu, cehennem ya da cennet sırasında?

Farkında mısın, çifte cidâlin arasında?

Binlerce akım, cephe kurup, etse de dır dır,

Yalnızca ya îman ya küfür cephesi vardır!

Yalnızca ya cennet ya cehennem bize nokta,

Farkında mısın, nerde sonun, hangi durakta?

Şerden mi, hayırdan mı tarafsın, göğe tartıl,

Farkında mısın, başka savaş, hak ile bâtıl!

Farkında mısın, arza düşüşten beri insan,

Hem zelzele hem sayha kopar hem koca tûfan!

Her dem ebedî kahra yenik düştüğü hâlde,

Bâtıl boğuşur, haşre kadar hak ile sâde!

 

Düşman, bu savaşlarda beterden kötü fettan,

Bâtıl şeye; –Haktır bu, dedirmekte o şeytan!

Haktır sanarak nefse tapan müslüman az mı?

Defterde siyâh omzu, kıyâmet okumaz mı?

Bâtıl mı hakîkat mi döneklik yüce yolda?

Söz çiğnemeler çâre mi, mîzanda ne fayda?

Vitrin korumak derdi midir çöp gibi mutfak?

Mantık mı virajlarda güvensiz kişi olmak?

–Baş üstüne, derken ne ağızlar göz önünde,

Yan yerde tezat kurgu, neden kapkara perde?

Bir bâtılın uğrunda yalan heybesi, hak mı?

Bir milletin ıslāhı, kökünden bozarak mı?

Gıybet dile derman mı, çürük lâşe yemek mi?

Tevhîde inat, ayrı tavır, aynı emek mi?

Mel‘ûn ikilikten ne çıkar, hak mı bu bâtıl?

İşkembeyi etmekte tavâf, ur gibi tırtıl!

Kim kendini kendince okur kendine mahlûk,

Nefsinde dokur nefsi eder nefsine kulluk!

Put arzu, hevâsıyla uyuzdan daha namlı,

Pespâye nefis, tanrı kesilmekte devamlı.

İzzet mi, mezellet mi, adamlık mı bu cinnet?

Mevlâ’sına of yüklü, neden iblise minnet?

Gerçekleri fark etse de gāfil yine gāfil,

Milyon kere öğrense de câhil yine câhil!

 

Ruhtan koparak sanki nefis hür, başa buyruk,

Bön hürriyetin raksı fenâ, şeytana kuyruk!

Ahlâka kömür yüzlü, sefil duyguya bahçe,

Düşmânına sevdâlı kucak, dostuna pençe!

Zan bilgi ne, İslâm’a kudurmak da onur mu?

Fırsatçı ihânetle emânet korunur mu?

Bâtıl mı, hakîkat mi kesen el, ipi, lif lif?

İçten kemiren kahpe mi nâmuslu muhâlif?

Farkında mısın nefse uyanlar kime fırka?

Kimler, kim için hakka hasım, bâtıla kanka?

Mâsumluğun ardında hidâyet mi sapıklık?

Toz bir beden uğrunda nedir rûha gıcıklık?

Temsilde gönül hakka, nefis bâtıla mâkes,

Bâtıl kötü yel, hakkın esen rüzgârı enfes!

Zahmet bile bir başka güzel hakta velâkin,

Her câzibe bâtılda balondur, sonu çirkin.

Kim hakka uyar, yalnız odur lutfa eren kul,

Kul, bâtıla lâ, hakka da illâ ile makbul!

Takvâca mükemmelse hayat tarzı muazzam,

Hâince, münâfıkça yaşanmaz yüce İslâm!

Farkında mısın, kimdir atan, evlere mikrop?

Her gün kuzu postunda çakallar, niye hophop?

Fink atmada evlâdı dedemden koparanlar,

Ev, can baba, can anne değil, fitneci kaynar!

Bencil kişilikler mi safâ, sevgi mi kavga?

Nankörlüğü ispat mı, mahâret mi bu dalga?

Can mülkü iken şimdi beden mülkü mü tartı?

Kim derdi ki leş duygu, güneş duygudan artı!

Bir hâneyi bin türlü kuşatmış dinamitler,

Mânen direnen harca, nasıl havlıyor itler!

Mânâları maddeyle bozan hangi terâzî?

Herkes demiyor şimdi; şehîd ol ya da gāzî!

Kaplanlara bak, sanki miyav sesli tekirler,

Tıs tıs bozuyor aklı, yılan zehri fikirler!

Boş felsefe boş nağme, felâket dolu ancak,

Takvâ ile farkında olursun, görerek bak:

Yandırmadan insânı cehennem denilen nâr,

Mü’minlere emretti Hudâ: «–Ey inananlar,

Hem kendinizin hem de bütün ehlinizin tiz,

Encâmını vaktinde ateşten koruyun siz!

Zîrâ o cehennemde yakıt, taş ile insan!»

Her kim korunur, Rabbim eder cenneti ihsan!

Gündüz-gece Kur’ân’a fedâ gönle ocak bu,

Hem evleri hem nefsi ateşten korumak bu!

 

Kim türlü bahâneyle teper böyle halâsı,

Mahşerde onun kendi olur kendi belâsı.

Allâh’a kaçış, sonsuz ateşten koruyan sır,

Şeytâna kaçan nefse azap, çok kötü yansır!

Hem kendini hem beyti esas kurtaracak yol,

Allah yoludur sâde, sen ömrünce fedâ ol!

Hak uğruna kurbansa gönül, kurtulur evler,

Gak uğruna kurbansa nefis, kavrur alevler!

Ev hâli, kimin kalbi, kimin nefsi yanardağ?

Dünyâda da ahrette de ahval, yaşanan çağ!

 

Farkında mısın, dağ mı, çukurlar mı değerli?

Göç vakti tevâzû mu, gururlar mı tekerli?

Dert ânı, hakîkat mi, hayaller mi defîne?

Tartınca, sevaplar mı, veballer mi hazîne?

Gerçekler akılsız mı, yalanlar mı dehâlı?

Hak vahyi ucuz, sahte romanlar mı pahâlı?

Züldür yüce bir rûhu, değersiz cüce sanmak,

Züldür cüce bir nefsi Hudâ’dan yüce anmak!

Nîmetleri Allah’tan alıp, sofra sonunda,

Zımbırtı davul beste mi şeytan balonunda?

Katmerli günahlarda ne hisler çetin ağrı,

İblis ne, heves yüklü nefisler daha tanrı!

 

Farkında mısın, öz mü kabuklar mı hünerli?

Has meyve geçersiz de koruklar mı geçerli?

Öz bitki mi, hormonlu yulaflar mı şahâne?

Öz anne değil çakma tuhaflar mı yegâne?

Tek fırsat olan cennet için tarla başında,

Tembel kişilikler mi Yavuzlar mı akında?

Kim kendine, farkında mısın tıpkı yabancı?

Ecdâdıma suç attı, nesil sattı yalancı!

 

Farkında mısın, etmek için hep seni hâriç,

Kâfir koşuyor burda da farkında mısın hiç?

Farkında mısın, ceddi biraz dinlemeyip de,

Düşmanlara kandıkça küçüldün koca yerde!

 

Dünyânın asırlarca emir aldığı ildin,

Küffâra özendikçe paramparça edildin!

Kâh keyfe yahut zevke veyâ hırsa ve hınca,

İştahlı heveslerle yenildin kabarınca?

Çok benzediğin züppe ve pis tiplere bir bak,

Gökten daha yüksekte mi en dipteki alçak?

Yağmur gibi yağdırsa gâvurlar sana alkış,

Kaybettiğin ilk anda çekerler yine kış kış!

Hayret, niye sandın ki bu hüsrânı kazanmak?

Rûhen köle oldunsa, sen özgür müsün ahmak?

Mest olduğun alkışla güzel kolye mi tasma?

Hin halkayı, ölsen de, sakın boynuna asma!

 

Bak; tasma takan duygu, şereften bile bıktı,

Farkında mısın, onca fedâkârlığı yıktı!

Zıt tâtile gönderdi selîm aklı ve kalbi,

Peygamber’e sırt döndü o, terk eyledi Rabbi.

Kur’ân’a sağırlaştı, virüs kaptı pürüzden,

Farkında mısın, kindir onun nabzı bu yüzden?

Hak ehli de, irşâdı neden eyledi ihmal?

Farkında mısın, dinde nasıl patladı ihlâl?

Farkında mısın, hayli zafer zambağı soldu,

Bin bir yiğidin tâcı, rezil paspası oldu!

Yetmez mi üzen tablo, tüten manzara, fitne?

Dönsün yine AshâbKirâm ufkuna karne!

 

Bir kez daha gün doğdu, uyan şanlı bahâdır,

İslâm ile doğrul, bu nasip, şan ve dehâdır!

Peygamber’in ardınca O’nun rengine benze,

Kalk, en yüce müjdeyle dirilsin şu cenâze!

 

Ağlatma mezârında yatan Usta Sinân’ı,

Çıksın göğe mâbedde namâzın heyecânı!

Hür minberi, mihrâbı utandırma sakın ha,

Evlâdı yetiştir, bu vatan, olmasın imhâ!

 

Farkında mısın, aklı çelen dış eğitim var,

–Sen kendine et secde, deyip şeytana oynar!

Ham nefsi yüceltir de ezer kalbi inatla,

Örter bunu bilgiyle ve hattâ ki sanatla.

Yuh, hangi ilim, hangi filimdir bu karındaş?

Öz rûhuma hep karşı, her an kâfire yandaş!

Hep yaygara, farkında mısın, zirve değerde,

Halkın, hani Fâtihler için ninnisi, nerde?

 

Farkında mısın, nesli özünden koparan kim?

Ceddin sözü mahkûmsa kimin sözleri hâkim?

Âh, kör batıdan köhne akım, yepyeni sanki!

Öz terbiye öz gence hayat lâfzı mı eski?

Söz sâde mi olmakta lisan sahte olunca,

Daldan dala kim taktı esas köklere kanca?

Ah hâfızadan eski deyip beyni silenler,

Can dostu işitmez de, kuduz düşmanı dinler!

Şeytânı geçer kahpe gâvurlardaki tertip,

Farkında mısın, hasmı bu neslin ne belâ tip!

 

Her ibreti, farkında mısın, yan yana ördük,

Meşhur batının resmi, tüm örnekleri gördük!

Gördük, iki yüz yılda ne çok Bosna ve Gazze,

Kaç Sûriye kan kustu, kaç Afgan yine tâze!

Mor Afrika’dan sıçra şu Türkistan’a doğru,

Hindistan’a bak, var mı inanç ehline kumru?

Kaç Endülüs İspanya bugün, var mı sedâsı?

Üstün medeniyyet bu mudur, batsın edâsı!

 

Çok kol kola gezdin ya da övdün, tepetaklak,

Farkında mısın hepsi de karşında senin, bak!

Zulmün kuduran haçlı ve azgın siyonisti,

En kanlı demokrattır elin en hümanisti.

Küfrün iyilik hamlesi, kundaklara bomba,

Mü’min kanıdır kâfir ağızlardaki çorba!

Farkında mısın, lânet oyunbaz savaşırken,

Hep kātile insancı gâvur, hem de hukûken!

Harp ânı, kadın, yaşlı, çocuk, sâdece pekmez,

İslâmsa ölen nazlı bebek, şefkat edilmez!

 

Gördük nice timsâli, sakın, artık unutma,

Camdan cici vitrinde fırıldakları yutma!

Gör; soykırım ilminde gâvur, sanki barışçı,

Vicdansız ödüllerle neden zulme yarışçı?

Farkında mısın, sorgu-suâl etmedi herkes,

Düşman sesi çok güçlü mü, güçsüz mü cılız ses?

 

Gör yâhu, her imzâsı kader, tek yüce güç var,

Devranda bir emriyle döner yazlara kışlar!

Şâyet, edemez olsa cihan, zâlimi ıslah,

Gam yok, zayıfın Rabbi ki Kahhâr olan Allah!

Sallar, savurur zorba olan her gücü nâra,

Mazlûmu dener önce, dener zâlimi sonra,

Birden nice Nemrûd’u helâk eyler O Kudret!

Kaç tip Firavun varsa boğar bir gün O elbet!

 

Sen, imtihanın sırrı nedir, kim kazanır bak,

Alnından akıttın mı yiğit, sel gibi ırmak?

 

 

 

Dün bayrağı, farkında mısın, her yere diktin,

Şahlar sana diz çöktü, irâdende çeliktin!

Kim olduğunun farkı nedir, şimdiki hâl ne?

Farkında mısın, başka masal, başka bahâne?

Bak; arzı harâb etti kitapsız yönetenler,

Enkazda kalan halka şifâ, mü’min erenler!

 

Bak; gökyüzü yıldızla güzel, yeryüzü lâkin,

Ay çehreli hâfızla güzelden daha seçkin!

 

Bak sonsuz olan Arş’a, trilyonla galaksi,

Dünyâdaki Kur’ân’a semânın süsü hepsi!

Kur’ân-ı Kerim çünkü ezelden beri hak söz,

Kün emri veren Rabbin o eşsiz dili, nûr öz!

Vahyin ebedî zikri bu mânâ ve telâffuz,

Kur’an bize bir ruh ki, hayat yok kula onsuz!

Bak geçmişe; felç asra dedik: Devr-i cehâlet,

Kur’an’la güzelleşti, dedik: AsrSaâdet!

En çöl kişiler aşk-ı Muhammed’le su oldu,

Bir çağladılar, feth-i mübin kapladı yurdu.

 

Doğrul, yine doğrulsun adâlet bu cihanda,

Aslanlarımız var, ne gezer fâre mekânda?

Doğrul ki, bozuklar da düzelsin yine bir bir,

Doğrul ki, devirsin şu azan düşmanı tekbîr!

Doğrul yiğidim, gayrı yeter bağrı yıkanlar,

Mâmur edecek çâre gerek, her yere tekrar!

Olsun kanayan kalbi saran merhametin bol,

Doğrul yine şefkatle, garip gönle kucak ol!

Kim var diye hiç sorma yaban yüzlere bağda,

Doğrul, sakın etrâfa bakıp durma, bu çağda!

 

Farkında mısın, sensin o her sancıya çâre,

Yön vermelisin kıble misal deyu devre!

Al bayrağın altında fedâ et yine cânı,

Kur’ân’ı hayât eyle ki, susturma ezânı!

Coğrafyası İslâm’ın ezilmez, bir olursak,

Aslā yutamaz haçlı, yahûdîdeki kursak!

 

Farkında mısın, haydi, bu dünyâ seni bekler,

Sensiz yiğidim, çünkü bütün yeryüzü tekler!

Doğrulmak için hamle adım, sâde seninle,

Dün çünkü seninleydi, yarın müjde seninle!

Selçuklu’da kartal ya da Osmanlı’da rüzgâr,

Ölmezliğin ey rûhu, sevindir bizi tekrar!

Avcunda şekillendi asırlarca bu dünyâ,

Ölmüştü, hayat buldu elinden, Ayasofya.

 

Farkında mısın, namlı Murâd’ın özü sende,

Milyonla yetîmin ve garîbin gözü sende!

Son anda karıştırma sıkıntıyla huzûru,

Hak yolda barıştırma tevâzuyla gurûru!

Sen düşme yiğit, yoksa düşer cümle vatanlar,

Hiç kalkamaz îmânı bu girdapta batanlar!

Kalk ey yiğidim şâha, bugün bir daha şahlan,

Bekler seni taptâze zaferler, yine davran!

Davran ki, gönül fethi yakındır, gelecektir,

Mâtem dolu gözler de, nihâyet gülecektir!

 

Farkında mısın, nesle ne anlattı bu sırlar?

Seyrî, yine gelmekte o en şanlı asırlar!

 

29 Nisan 2025, Yenidoğan / Sancaktepe / İSTANBUL

 

mef’ûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün ve 7 + 7 = 14’lü hece ölçüsü