EVLÂT İMTİHANIMIZ

Sami GÖKSÜN

 

 

Göklerin ve yerlerin yaratanı olan yüce Rabbimiz, insanlara sayısız nimetler ihsân etmiştir. Bu nimetlerden biri de evlâtlarımızdır. Çocuk; dünya hayatının süsü, milletlerin en büyük ümit ve istikbal kaynağıdır. Çocuklarını iyi terbiye etmeyen milletler, yarınlarına güvenle bakamazlar.

 

Bunun içindir ki, İslâm dîni; çocuklarımızın terbiyesine çok büyük ehemmiyet verir. Çocukların beden ve ruh bakımından yetiştirilmesini; onlarda din, îman, vatan ve mukaddesat sevgisinin geliştirilmesini özellikle tavsiye eder.

 

Gerçekten çocuk terbiyesi çok önemlidir. Zira o; sadece bir aileyi değil, bir milleti ve hattâ topyekûn insanlığı ilgilendirir. Çocuklarını iyi yetiştirmeyen milletler, huzursuzdur. Çocuklarını iyi terbiye etmeyen toplumlarda; sevgi, güven ve kardeşlik bağları kopar. Allah ve Peygamber sevgisi, vatan ve mukaddesat muhabbeti yok olur. Anne ve baba, komşu ve akraba saygısı tükenir. Hak, hukuk ve hattâ insanlık düşmanları türer. Bu konuda yüce Rabbimiz, bu gerçeği Kur’ân-ı Kerim’de şöyle beyan eder:

 

“Ey îmân edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşmanlık edenler olur. Onlardan sakının.” (etTeğâbün, 14)

 

Mal ve servetimiz gibi, çocuklarımız da bizim için bir imtihan vesilesidir. Eğer onları iyi yetiştirir, ahlâk ve fazîlet duygularını geliştirirsek; hem vazifemizi yapmış ve hem de büyük bir mükâfâta kavuşmuş oluruz. Yüce kitâbımız Kur’ân-ı Kerim’de Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

 

“Hiç şüphesiz mallarınız ve çocuklarınız (sizin için) bir imtihandır. Büyük ecir ise Allah katındadır.” (etTeğâbün, 15)

 

Bu bakımdan; evlât imtihanını başarı ile verebilmemiz için, çocuklarımızı küçük yaştan itibaren güzel bir terbiye altına almamız lâzımdır. Zira, ağaç yaşken eğilir. Terbiye de küçükken verilir. İlk terbiye ocağı ise ailelerimizdir.

 

O hâlde anne-babalar çocuklarını terbiye ederken, nelere dikkat etmeli ve nelerden sakınmalıdırlar?

 

Çocuk çevresini tanımaya başlayınca; anne ve baba, kötü sözlerden, çirkin davranışlardan kaçınmalı, güzel söz ve hareketlerle çocuğa kendilerini sevdirmelidirler. Bu devrede çocuk, bir film şeridi gibi her işittiğini ve her gördüğünü alır.

 

Çocuk kendini bilmeye ve kendine güvenmeye başladığı an; en verimli terbiye yolu, anne ve babanın ona bizzat güzel örnek olmasıdır. Artık anne ve baba, çocuklarının yanında katiyen kavga etmemeli ve kötü davranışlarda bulunmamalıdırlar. Özellikle de yalanı şaka ile de olsa söylememelidirler. Meselâ; kapınızın ziline basan birine, çocuğunuzu gönderip;

 

“«Babam/annem evde yok!» deyiver.” diye bir harekette bulunmanız, onun kafasına yalan tohumunu ekmeniz demektir.

 

Yine; babasının işlediği kötü hareketleri, annesinin yaptığı yanlışları gören çocuk, büyüdüğü zaman bunları yapmakta hiçbir sakınca görmeyecektir. Bunun için; anne-babalar İslâm’ın haram kıldığı her kötü davranıştan, kesinlikle sakınmalıdırlar. Çocuklara işledikleri ufak tefek suçlar sebebiyle büyük cezalar vermek, dayak atmak vs. onları daha başka yanlış davranışlara sevk eder. Zira cezadan ve dayaktan korkan çocuk, kurtuluşu yalanda arayacaktır. «Yapmadım! Etmedim!» diyecektir.

 

Bu sebeple anne-baba, ceza vermek ve dayak atmak yerine; suçu güzellikle itiraf ettirme yoluna gitmeli, yapılan hareketin çirkin olduğunu anlatarak bir daha yapmamasını sağlamalıdır. Çocuk bu noktada, anne ve babasının duruşundaki ciddiyeti hissetmelidir. Anne ve baba çocuklarını yetiştirirken; her ikisi de aynı şekilde hareket edip, birbirlerini ve doğruları destekleyici mahiyette davranmalıdırlar. Yani kısaca, Peygamberî bir eğitim metodu uygulamalıdırlar.

 

Çocuklara sevgi ve şefkat ile yaklaşılmalıdır. Sevgi ve şefkat, çocukların en çok ihtiyaç duyduğu bir konudur. Bu konuda, Peygamber –sallâllâhu aleyhi ve sellemEfendimiz’in Hazret-i Enes –radıyallâhu anh’i nasıl yetiştirdiğine bakmak lâzımdır. Hazret-i Âişeradıyallâhu anhâVâlidemiz’in naklettiği bir hadîs-i şerifte Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:

 

Bir gün Peygamber Efendimiz’e bedevî bir Arap gelerek şöyle dedi:

 

Rasûlâllah! Siz çocukları öper, sever misiniz? Biz onları öpüp sevmeyiz.

 

Peygamberimiz şöyle buyurdu:

 

–Allah senin kalbinden rahmet ve şefkati çıkarıp kaldırmışsa ben ne yapabilirim? (Buhârî, Edeb, 22)

 

Yine, on tane çocuğu olduğu hâlde hiçbirini öpmediğini söyleyen zâta, Allah Rasûlüsallâllâhu aleyhi ve sellem-;

 

“Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” buyurmuşlardır. (Buhârî, Edeb, 18; Müslim, Fezâil, 65)

 

Çocuklarımızı terbiye ederken dikkat edeceğimiz çok önemli bir husus da, onlara; dînimiz İslâm’ı, Allâh’a îmânı ve tüm mukaddesâtımıza saygıyı ve sevgiyi öğretmektir. Bu da anne-babalar olarak onlara güzel örnek olmaktan geçer. Peygamber Efendimiz’in şu hadîs-i şerîfi bu konuda ne kadar mânâlıdır. Efendimiz buyurur:

 

“Hiçbir baba, evlâdına güzel terbiye ve ahlâktan daha değerli bir hediye vermiş olamaz.” (Tirmizî, Birr, 33)

 

Yüce Rabbimiz de îkaz-ı ilâhî olarak Tahrim Sûresi’nin altıncı âyet-i kerîmesinde şöyle buyurmaktadır:

 

“Ey îmân edenler! Gerek kendinizi ve gerekse çoluğunuzu çocuğunuzu yakacağı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyunuz.”

 

Hulâsa; çocuklarımızın güzel terbiyesi konusunda, onların rûhunu, fikrini ve kalbini işgal eden madde ve şehvet duygularını yıkıp, yerine îmânı, hayâyı, ahlâk ve fazîleti yerleştirmeliyiz. Zira, hayâ giderse îman da gider, hayâ varsa îman gelir. O hâlde bizler anne-babalar olarak, çocuklarımızı iyi terbiye edelim. Onları başıboş bırakıp, ruhsuz ve şuursuz yetiştirmeyelim. Yaşayışımızla onlara güzel örnek olalım. Ömrümüzün bittiği, servetin tükendiği, hayatın göçtüğü şu dünyada, en büyük nimet; arkamızda cennet misâli saçılmış birer inci olarak, terbiyeli ve hayırlı evlâtlar bırakmaktır.

 

Rabbim; bizlere, âhirette şefaat edecek hayırlı evlâtlar yetiştirmeyi nasip eylesin. Âmîn