RÂYETE MEYLEDERİZ -4-
Harun ÖĞMÜŞ harunogmus@gmail.com
Bir buçuk yıldır tarihin en vahşî saldırılarına göğüs geren Hamas ve diğer direnişçilerle medenî (!)
dünyanın gözü önünde iğrenç bir soykırıma tâbî tutulan Gazze’nin asil insanlarına…
ALTINCI SAHNE
(Bulgaristan’ın güneyinde Yanbolu şehri, 1588.
Gāzî Giray; padişah tarafından kendisine tahsis edilen Yanbolu’daki çiftliğinde, şiir ve mûsıkî ile meşgul olduğu sakin bir hayat sürmektedir.
Sahnedekiler: Gāzî Giray, sonra çiftlik kâhyası ve ulak)
GĀZÎ GİRAY:
(Odada tek başına iken, bağdaş kurmuş oturarak şiir söyleyip mûsıkî icrâ etmektedir.)
Sâz ü sözdür bize âlemde kalan,
Mutlu olmaz mı hiç onlarla olan?
Günümüz böyle geçer Yanbolu’da,
Böyledir mutluluğun bir yolu da.
Şükür Allâh’a, duâ Hünkâre,
Sözümüz amma o zâlim yâre:
(Kendine ait olan aşağıdaki gazeli okur)
Habîbim, mûnisim, yârim, nigârım, derde dermânım,
Enîsim, yâr-ı dilhâhım, latîfim, mahremim cânım.
Gül-endâmım, dil-ârâmım, vefâdârım, havâdârım,
Özi şâhım, yüzi mâhım, boyı serv i gülistânım.
Perî-peyker, lebi şekker, sözi gevher, özi huşter,
Kaşı yâ, kirpiki hançer, sühan-ver la‘li mercânım.
Yüzi gül, saçı reyhânım, lebi mül, çeşmi hunhârım,
Ki sensen hâsılım vârım, muhassal dînim, îmânım.
Könül inler, közim ağlar, yaşım çağlar firâkında,
Terahhum eyle ey şâhım, tekellüm eyle ey hânım!
Çıkıb seyre suvâr olmuş, yolunda ten gubâr olmuş,
Niçeler hâksâr olmış, kezer nâzile cânânım.
Közim yâşın döker her dem, ciğer zahmine yok merhem,
Gazâyî kanı bir mahrem, diyem hâl-i perîşânım?
(Daha sonra kendine ait olan Irak Peşrev’i tanburla icrâ eder.
bit.ly/4eapOEd Peşrev bitince kâhya kapıyı vurup içeri girer.)
KÂHYA:
(Gāzî Giray’ın önünde el-pençe durarak)
Bir ulak geldi efendim uçarak,
Görmek ister sizi illâ çabucak!
GĀZÎ GİRAY:
Bu vakit kim bu gelen atlı kişi?
Söyle gelsin bakalım, neymiş işi?
ULAK:
(Reverans yaparak)
Yüce Gāzî Han’a hürmet ve selâm!
Bile kim kardeşinin ömrü tamam!
Yata nûr içre ölen kardeşiniz!
Geçtiniz tahta bu fermân ile siz!
(Fermanı üç kez öpüp reverans yaparak Gāzî Giray’a uzatır)
Hemen İstanbul’a bekler Hünkâr,
Sizi ordan alacak bir filo var!
(Gāzî Giray bu arada fermana göz gezdirip ayağa kalkmıştır. Hazırlık yapmak üzere hızla yürür. Sahne kararır.)
YEDİNCİ SAHNE
(Bahçesaray’da Han sarayının dîvan salonu, 1591.
Gāzî Giray tahtında oturmuş ileri gelenlerle görüşmektedir.
Sahnedekiler: Gāzî Giray, kapı ağası ve diğer ileri gelenler, en sonunda iki münâdî)
GĀZÎ GİRAY:
Ne haber var ağalar Moskova’dan?
Bizi saygıyla kabûl etti mi han?
KAPI AĞASI:
Yok Han’ım, mâlesef etmekte inat,
“İlle han olmalı” der “bizce Murat!”
GĀZÎ GİRAY:
Kim bu Moskof ki müdâhil oluyor,
Böyle lâf urmaya cür’et buluyor?
Ehl-i İslâm’a düşer han seçimi,
Böyle bir iş gâvurun haddine mi?
O nasıl der: “Şu seçilsin, bu değil!”
Susmak olmaz buna aslā kābil!
Han olur bir giray ancak o zaman,
Ki Tatar ister, “evet” der Sultan!
Moskof’un haddini bildirmeliyiz!
En uzak şehrine dek girmeliyiz!
(Ayağa kalkıp kılıcını çeker)
Davranın, at sürelim Moskova’ya!
DÎVANDAKİLER: (Gāzî Giray kalkınca onlar da kalkıp kılıç çekmiştirler)
Akarak tâ girelim Moskova’ya!
(“Girelim Moskova’ya!” nâraları atılır. Mehter hücum marşı çalarken sahneye duman verilir. Nal sesleri ve savaş nâraları duyulur. Sonra bir an kesilir. Sahnede Gāzî Giray ve Kapı Ağası vardır.)
KAPI AĞASI:
Kolunuzdan o akan kan mı Han’ım?
GĀZÎ GİRAY:
Bir küçük sıyrık o, aldırma canım!
(Cerrahın yarayı sarması için durur. Cerrah kolu sarar. Gāzî Giray sözüne devam eder)
İşte sardık bile, akmaz artık!
Bu seferden bize bir hâtıracık!
(Sonra yine nal sesleri ve savaş nâraları verilir. En sonunda ellerinde davul bulunan iki münâdî görünür)
MÜNÂDÎLER: (Birkaç kez ilânen tekrar ederler)
Çiğnedik yurdunu başşehrine dek!
Yüklü baç verdi gâvur baş eğerek!
(Sahne kararır ve ara verilir)