BÜYÜK MENDERES

Nihat MALKOÇ mnm61mnm@hotmail.com

 

 

Koçarlı’dan dünyaya açmıştı gözlerini,

Görmek nasip olmadı hayatın düzlerini.

Çakırbeyli Çiftliği ona göre değildi,

Yaşadıkça, sadece Hak önünde eğildi.

Korku nedir bilmezdi, kurutmuştu kökünü,

Omzunda taşımıştı, memleketin yükünü.

Yirmi Yedi Mayıs’tı, olmazlar oldu o gün…

Yüreğimiz hicranla; göz, yaşla doldu o gün…

Halkına Kerem gibi bakıp gitti Menderes!

Hakikat göklerinde çakıp gitti Menderes!

 

Sevgiyle, merhametle gönlü geniş, sebildi,

Millet onu kendine; kardeş bildi, dost bildi.

Engelleri aşarak Büyük Menderes coştu,

«Söz milletin!» diyerek bir ömür aşkla koştu.

Menderes, bu milletin gönlündeki aslandı,

Pis lâğım fareleri, kendini bir şey sandı.

Güvercin kanadına kanlar bulaştı o gün…

Yayıldı kara haber, hududu aştı o gün…

Kükremiş bir sel gibi, akıp gitti Menderes!

Milletin yüreğini, yakıp gitti Menderes!

 

Yanmayı göze aldı, geceye ışık oldu,

Millet Leylâ, o Mecnun; Leylâ’ya âşık oldu.

Hakikat göklerinden kayan bir yıldızdı o,

Eskimiş zamanlara can veren yaldızdı o.

Hakikat köprüsüydü, demokrasiye giden,

Ruhlar ebedî yaşar, sadece ölür beden.

İradenin, vicdanın boynu büküldü o gün…

Hakikatte, milletin ipi çekildi o gün…

Yalanın boğazını sıkıp gitti Menderes!

Melekleri koluna takıp gitti Menderes!

 

Ferhat gibi âşıktı, vatanın toprağına,

Mâzîden ruh üfledi, çınarın yaprağına.

Ecdâdından dâvâyı, emânet alandı o,

Bahar vakti yeşerip, hazanda solandı o.

Koyu karanlıkların şafağı, gebe güne,

Vardı darağacına, gider gibi düğüne.

Demokrasiye paslı zincir vuruldu o gün…

Darağacı vicdana, kalbe kuruldu o gün…

Yüreklere acılar ekip gitti Menderes!

Kula kulluk etmedi, çekip gitti Menderes!

 

Elif gibi dik durdu, eğilmedi virgülce,

Kokusu çağlar aştı, açtı gonca bir gülce.

Vuslat iksir olurmuş kalplerin ağrısına,

Tez icâbet eyledi, şehâdet çağrısına.

Yaşarken ve ölürken Yaradan’ı andı o,

Kalplerin gönderinde hep dalgalanandı o.

Demokrasi kirlendi, sistem kokuştu o gün…

Vahşi kurtla kuzular, kafa tokuştu o gün…

Esâret kalesini yıkıp gitti Menderes!

Ten mahpushânesinden çıkıp gitti Menderes!

 

Nefretin en koyusu, o ne büyük vahşetti,

Şehâdet makamını Rabbim ona bahşetti.

Ölüm doğuma gebe, kazanandır Hâbiller,

Hakikat nazarında, hep kaybeder Kābiller.

Uyanma vakti yakın, çok kalmayız rüyada,

Bu dâvânın temyizi Mahkeme-i Kübrâ’da.

Duyuldu kara haber, yaşlar çağladı o gün…

Çakırbeyli Köyü’nde; dağ, taş ağladı o gün…

Parmağını kem göze tıkıp gitti Menderes!

Onca dalavereden bıkıp gitti Menderes!

 

Yassıada bir anda yaslı adaya döndü,

Esti bir deli rüzgâr, kalpte yanan mum söndü.

Musallâdaki ölü, kātillerden diriydi,

Ali Adnan Menderes siyasetin pîriydi.

Yürekler yakan ateş düştü ocağımıza,

Bu ayıp yeter gayri karanlık çağımıza.

Menderes’in suları gözlerden aktı o gün…

Hicranın kor ateşi yüreği yaktı o gün…

Hakikatin önünde çöküp gitti Menderes!

Gözyaşını içine döküp gitti Menderes!

 

O gün dağ, dere, tepe hüzünlere gark oldu,

Zeybeğin eksikliği tez vakitte fark oldu.

Cismi gitti dünyadan, geriye ismi kaldı,

Hakikat albümünde, bir yırtık resmi kaldı.

«Vatan sağ olsun!» deyip hazanda solup gitti,

Mütevekkil duruşla, bir melek olup gitti.

İblisin cellâtları ömürden çaldı o gün…

Hakikat düşmanları ne çok alçaldı o gün…

İhtirasın boynunu büküp gitti Menderes!

Şafak gibi ansızın söküp gitti Menderes!

 

Canını hiçe saydı, yurduna nefer oldu,

Ülkemin başvekili sonsuza sefer oldu.

Kulak verdi sadece, sol yanında atana,

Bir parçacık canını, hibe etti vatana.

Millet Yâkup misâli; sen Yûsuf, zaman kuyu,

Yakındır rûz-i mahşer, uyu zeybeğim uyu!

Kimine kör karanlık, kimine tandı o gün…

Yazdığı kararından, kalem utandı o gün…

Bir zeybek vakarıyla sekip gitti Menderes!

Gönül burcuna bayrak dikip gitti Menderes!